Merzûk Sârifî hazretleri

Merzûk Sârifî hazretleri, Yemen’in Zebid şehrinde yetişen evliyânın büyüklerindendir. 1222 (H.619) senesinde vefât etti. Vefatından bir müddet evvel bir talebesine buyurdu ki: 

“Allahü teâlânın nîmetlerinin en kıymetlisi, bütün emirlerinde kolaylık göstermesidir. İslâmiyetin bütün isteklerinde tam kolaylık gözetilmiştir. Meselâ yirmidört saat içinde, yalnız on yedi rekât namaz kılmayı emir buyurmuştur. Bunun hepsi, bir saat sürmez. Bunu kılarken de, en kolay olanı okumayı kabûl etmektedir. Ayakta kılamayanın, oturarak kılmasına izin vermiştir. Oturarak kılamayan, yatarak kılabilir. Rükü’ ve secdeleri yapamayan, îmâ ile, işaret ile kılabilir demiştir... 
Abdest almak için su kullanamıyana, toprak ile teyemmüm etmesine izin vermiştir. Zekât için de, malın yalnız kırkta birini fakirlere ayırmıştır. Bunu da, yalnız ticâret eşyasından ve çayırda parasız otlayan, dört ayaklı hayvanlardan emretmiştir... Ömründe bir kere hac etmeyi farz etmiştir. Bu da yalnız, yol parası olanlara ve yol tehlikesiz olduğu zaman farz olmaktadır... 
Sayılamıyacak kadar çok şeyleri helâl etmiş, izin vermiştir. Yiyecek, içecek ve kumaşlardan çoğunu mubâh etmiş, pek azını haram kılmıştır. Haram etmesi de, kullarının iyiliği için olmuştur. Acı, zararlı, kötü olan şarabı yasak etti ise de, buna karşılık çeşit çeşit tatlı, güzel kokulu, faydalı şerbetleri mubâh etmiştir. Meyve suları, tarçın, karanfil ve çiçek suları hep helâldir. Bunların hepsi faydalıdır. Acı, yakıcı, keskin ve aklı giderici ve çok tehlikeli olan bir şey, o güzel kokulu şerbetlere benzeyebilir mi? Onun haram olması ve Allahü teâlânın beğenmemesi, bunların ise helâl olup, Allahü teâlânın râzı olması da ayrıca bir farktır. 
İnsâfsız, taş yürekli bir kimse, bu kadar çok kolaylığı, güç ve ağır yük görürse, kalbinin bozuk olduğunu göstermiş olur. Ruhunun hasta olduğu, kafadan sakat olduğu anlaşılır. 

KALBİ HASTA OLANLAR!.. 
Birçok işler vardır ki, sağlam, normal insanlar bunları kolay yaptığı hâlde, hasta kimselere güç gelir. Kalbin hasta, bozuk olması demek, Peygamberlerin getirdikleri bilgilere, tâm inanmaması demektir. İnanmaları, görünüştedir. İçten inanmış değildir. Gönülden inanmanın alâmeti vardır. Bu alâmet, İslâmiyetin emirlerine sarılmaktır. İslâmiyeti beğenmeyenlerin, ona uymak istemeyenlerin Müslüman olduklarını söylemelerine inanılmaz. Bunlara (münâfık) denir...” 

Toplam Görüntülenme: 985

Yayın tarihi: Pazar, 04 Aralık 2011

Bunları okudunuz mu?