ARAFATTA GÖRÜŞÜRÜZ
Dini Hikayeler
Cuma, 27 Nisan 2007
Sultan III. Mustafa zamanında İstanbul’da yaşamış olan evliyanın büyüklerinden Abdülehad Nuri Efendinin meşhûr talebelerinden Karabâşî Hacı Sâdık Efendi şöyle anlattı: Hacca giderken, korkulu ve kimsesiz yerlerde, Abdülehad Efendiyi bizzat bu gözlerim ile görürdüm. Kendi kendime, ona olan fazla sevgimden dolayı onu gördüğümü, bir hayal olduğu nu düşündüm. Fakat Mekke-i mükerremeye vardığımda, tavâf ederken hocamı yanımda gördüm. Hattâ bana selâm verdi. Ben de elini öptüm. Sonra kayboldu. Ben tavâfımı bitirdiğimde, hocam Makâm-ı İbrâhim denilen yerden ayrılıyordu. Bana; "Ey Sâdık Dede! Arafat'ta görüşürüz." deyip tekrar kayboldu. Arafat'ta, hocam Abdülehad Efendi ile birlikte vakfeye durduk. Sonra bana vedâ ederek ayrıldı.
ALLAH HARAMDAN KAÇANI KORUR
Dini Hikayeler
Cuma, 27 Nisan 2007
Timur Han'dan sonra yerine geçen oğullarından Şahruh, babası gibi alimlerle oturup kalkmaktan zevk alırdı. Şahruh'un çevresindeki ulemadan biri de Nimetullah Efendi idi. Aynı zamanda evliyadan olan Nimetullah Efendi'nin dilinden düşürmediği bir söz vardı: "Allah haramdan kaçanı korur" (Yani kişi haramdan kaçarsa Allah ona haram yedirmez, nasip etmez, demek istiyordu.) Bu sözü sık sık tekrar eder, bununla biraz da hükümdar ve adamlarını uyarmak amacı güderdi. Şahruh da bunun her zaman mümkün olmayacağını, insanın bazen bilmeden de harama el uzatabileceğini ileri sürerdi. Şahruh bir gün sarayında özellikle Nimetullah Efendi'yi ağırlamak üzere bir ziyafet düzenledi.
Fıkıh âlimi İbn’ül-Hatib
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 26 Nisan 2007
Yemenli büyük velî İbn’ül-Hatib, ilk tahsilini doğduğu köyde İsmail Hadrami hazretlerinden yaptı. Ondan Kur’ân-ı kerim ve fıkıh bilgilerini öğrendi. Daha sonra Medine-i Münevvere’ye geldi. Burada da birçok âlimden ilim öğrenerek fıkıh ve tasavvufta yüksek derecelere erişti. Sık sık Hücre-i Saadete gider, burada Peygamber efendimizi görür ve ona meselelerini arz ederdi. Daha sonra tekrar Yemen’e döndü ve Aden şehrine yerleşti, burada çok talebe yetiştirdi. Bir müddet sonra da Mevzi şehrine yerleşti ve orada 1298 (H.697) senesinde vefat etti.
MACAR SUBAYININ KIZI
1001 Osmanlı Hikayesi
Perşembe, 26 Nisan 2007
Sultan II. Murad devri. 1441 senesinde Macaristan üzerine yapılan bir akında, Akıncı birliklerimiz pusuya düşürüldü ve bir çok asker ile birlikte Akıncı kumandanlarından Rüstem bey de esir edildi. Rüstem bey, gayet yakışıklı ve zeki bir gençti. Macar kumandanı ondan hoşlandı ve kendi hizmetine aldı. Konağında ona bir oda verdi ve bütün şahsi işlerini ona havale etti. Gayet dindar olan Rüstem Bey, şartlar ne olursa olsun beş vakit namazını bırakmaz ve vakti girince hemen kılardı. Her işin üstesinden kolayca gelmesi ve kıvrak zekası sayesinde ibadetine kimse karışmıyordu.
SARAYDA İFTAR
Dini Hikayeler
Perşembe, 26 Nisan 2007
Padişahlardan biri bir Ramazan günü hizmetkarına tembih etti: -Akşam namazında camiye git, namaza gelen herkesi iftara davet et. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra, ilim ve irfan sahibi olan bu hizmetkar, 5-10 kişilik bir grupla çıka geldi. Padişah şaşırdı: -Bunlar kim? Ben sana namaza gelen herkesi saraya iftara çağır diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin.. -Efendimiz, siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra bendeniz cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu sordum. Onu da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen demek ki yalnız bunlarmış.
HELVACI ÇOCUK
Dini Hikayeler
Perşembe, 26 Nisan 2007
Vaktiyle, cömertliği ile nam yapmış bir şeyh vardı. Bu yüzden de daima borçluydu. Dergahına gelen hiç kimseyi boş çevirmez, dertlerine derman olur, borçlarını öderdi. Bunu yapmak için de servet sahiplerinden onbinlerce altın dinar borç almıştı.Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ne güzel buyurmuşlar:"Pazarda iki melek daima dua eder; Yâ Rabbi, sen cömertlere ihsan eyle, hasislerin malını da helak et!"Bu mübarek zatın alacaklıları, paralarını istediler, alamayınca, bir zaman sonra onu rahatsız etmeye başladılar. Hatta işi hakarete kadar götürdüler. Bu yüzden mübarek, hastalanıp yatağa düştü. Alacaklılardan dördü bunu duyunca; "Adam, bizim paramızı ödeyemeden ölecek. Hemen gidip paramızı alalım" diyerek evine geldiler.
Kerâmetler menbâı Ebû Bekr Ya’fûrî
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 25 Nisan 2007
Bir gün, büyük velî Ebû Bekr Ya’fûrî hazretlerine Haçlıların Akka’da yaptıkları zulümden şikâyette bulundular. Ebû Bekr Ya’fûrî onlara; “İnşâallah orayı yakında fethederiz” buyurdular...
Zamanla Haçlılar ile Müslümanlar arasındaki savaş çok şiddetlendi. Akka muhâsara edilmişti. Düşman ordusu kalenin dışına çıkarak, İslâm ordusu ile şiddetli bir çarpışmayagirdi. Sonra tekrar kaleye geri çekilerek kuvvetlerini takviye ettiler ve büyük bir sebât gösterdiler. Kalenin fethi gecikiyordu...
Ebu Bekr-i Verrak’ın oğlu
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 24 Nisan 2007
Ebu Bekr-i Verrak hazretlerinin küçük bir oğlu vardı. Bir gün babası onun elinden tutup hocaya götürdü. Hocaya: “Yavruma Kur’ân-ı kerîm okut ve onu yetiştir...” dedi.
Bu nur çocuk hoca önünde diz çöktü ve derse koyuldu. Kısa zamanda Kur’ân-ı kerîmi öğrendi...
Büyük mutasavvıf Seyyid Cemâleddîn
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 23 Nisan 2007
İbrâhim Zâhid-i Geylânî, önce Sâ’dî-i Şîrâzî’nin talebelerindendi. Bir gün bu talebesine; “Evlâdım! Bizim yanımızdaki terbiyen tamam olmuştur. Bundan sonraki yetişmen ve yükselmen ise, Seyyid Cemâleddîn’e havâle edilmiştir. Geylân’a git. Cemâleddîn’in hizmetinde bulun” dedi. İbrâhim Zâhid de, Geylân’a gidip, Cemâleddîn hazretlerine talebe oldu ve yüksek olgunluklara, üstün makamlara ulaştı...
Hem nebî hem sultân Dâvûd aleyhisselâm
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 22 Nisan 2007
Dâvûd aleyhisselâm Kudüs’te doğdu. Orada yaşadı ve orada vefât etti. Kendisine İbrâni dilinde Zebûr kitâbı verildi. Sesi çok güzel ve tesirliydi. Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâmdan sonra, İsrâiloğullarına birçok peygamberler gönderdi. Bu peygamberler insanları Tevrât’ın hükümleriyle amel etmeye dâvet ettiler. Fakat zaman geçtikçe azgınlaşan İsrâiloğulları, Tevrât’ın hükümlerini değiştirdiler, peygamberlerini dinlemediler, ahlâkları tamâmen bozuldu. Allahü teâlâ Amâlika hükümdârı Câlût’u karşılarına belâ gönderdi...