Türbedar Ahmed Amiş Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 08 Mayıs 2007

Ahmed Amiş Efendi 1807 (H.1222) de Tuna vilâyetine bağlı Tırnova’da doğdu. 1920 (H.1338)’de İstanbul’da vefât etti. Kabri Fâtih Câmii yanındaki kabristandadır...
Doğum yeri olan Tırnova’da ilk tahsîlini gören Ahmed Amiş Efendi medrese tahsîlini de orada tamamladı. On dört yaşında tasavvufa alâka duydu. Bir şeyhe bağlanmak arzusuyla Sâdık Efendi adlı bir zâta başvurdu. Sâdık Efendi onun bu konudaki yüksek arzusunu anlamasına rağmen, tasavvuf yoluna girme zamânının gelmediğini belirtti. Bu hususta; “Yavrum! Sen şimdi git. Sonra seni soyu temiz birisi gelip bulacak ve irşad (rehberlik) edecektir” dedi.

Devamını oku...

Hz. Âdem’in oğulları Hâbil ve Kâbil

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 07 Mayıs 2007

Yeryüzündeki ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâmın ilk çocuğu Kâbil ve ikincisi onun ikiz kız kardeşi Aklimâ idi. Bunlardan sonra Hâbil ve sonra ikizi olan Lebûdâ doğdu. Büyüdükleri zaman, Allahü teâlâ, Hazreti Âdem’e, Kâbil’i, Hâbil’in; Hâbil’i de Kâbil’in ikizi ile evlendirmesini emretti. (Âdem aleyhisselâm zamanında, insanların çoğalması için böyle evlenmek caiz idi. Ancak insanlar çoğalınca, buna lüzum kalmadı. Allahü teâlâ haram kıldı.)

Devamını oku...

Büyük mutasavvıf Muînüddîn-i Çeştî

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 06 Mayıs 2007

Büyük mutasavvıf Hâce Muînüddîn-i Çeştî hazretleri bir gün aniden Dehli’de bulunan talebesi Hâce Kutbüddîn’in Ecmîr’e gelmesini istedi. Bu haber Hâce Kutbüddîn’e ulaşır ulaşmaz hemen yola çıktı. Ecmîr’e geldi. Bir gün talebelerine; “Ey dervişler! Biliniz ki ben bir müddet sonra bu dünyâdan ayrılırım” buyurdu. Hâce Kutbüddîn hazretleri bundan sonrasını şöyle anlatıyor:

Devamını oku...

Ehl-i sünnetin reisi İmâm-ı a’zam

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 05 Mayıs 2007

Ehl-i sünnetin reisi olan İmâm-ı A’zam’ın hocası Hammâd, fıkıh ilmini İbrâhim Nehaî’den, bu da Alkame’den, Alkame de Abdullah bin Mes’ûd’dan, bu da Peygamber efendimizden öğrenmiştir. Hammâd’ın derslerine yirmi sekiz yıl devam edip emsalsiz bir dereceye ulaştı, daha ders aldığı sırada fıkıhta tanınıp meşhur oldu...
İmâm-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin, düzgün itikâda sahip olmak için, ölüm hastalığında yaptığı vasiyetin özeti şöyledir:

Devamını oku...

“Ebü’l-Abbâs” İbn-i Atâ

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 04 Mayıs 2007

Büyük mutasavvıf İbn-i Atâ, zamânın büyük âlimlerinden ilim öğrenmiş ve hadîs-i şerîf dinlemiştir. Vaktini, ilim öğrenmek ve öğretmekle, ibâdet ve Kur’ân-ı kerîm okumakla geçiren İbn-i Atâ, 923 (H.311) veya 931 (H.319) yılında vefât etti.
İbn-i Atâ, Yûsuf bin Mûsâ el-Kattân, Fadl bin Ziyâd, Cüneyd-i Bağdâdî, İbrâhim Mâristânî ve daha birçok âlimden ilim öğrenmiş, hadîs-i şerîf dinlemiştir. Kendisinden ise, Muhammed bin Ali bin Atabiş en-Nâkid, İbn-i Hafîf ve daha birçok âlim ilim öğrenmiş, hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Devamını oku...

YETERKİ KALBİ KIRILMASIN

Dini Hikayeler

Cuma, 04 Mayıs 2007

Bir hükümdarın pek çok cariyeleri vardı. İçlerinde pek güzel dilberler bulunmasına rağmen, siyah bir cariyeye daha fazla alaka ve sevgi gösterirdi. Diğerlerinin bunu çekemediğini fark eden padişah, bir gün kendilerine üzeri mücevheratla süsülü birer kristal bardak vermişti. Manevi değeri yanında maddi kıymeti de pek yüksek olan bu bardakları ellerinde tutan cariyeler, hayranlıkla bakarlarken padişah:
- Herkes elindeki bardağı yere vurup kırsın, demişti. Güzel cariyeler hediyelerini sinelerine bastırarak:
- Efendimizin bu kadar değerli bir hediyesini nasıl kırabiliriz! dediler. Siyah cariye ise padişahın emrini, hiç tereddüt etmeden ve vakit kaybetmeden der'akab yerine getirdi. Barfdak yere çarpılmış ve param parça olmuştu. Padişah siyah cariyeye hitaben: - Diğer cariyelerim bu kadar kıymetli bardağı kıramadıkları halde sen neden kırdın? dedi. Siyah cariyenin verdiği cevap ise çok takdire şayandı:
- Bana efendimin kalbi lazım, kadehin ne kıymeti olabilir. Yeterk ki onun kalbi kırılmasın!
Hükümdar, bu cevabın içerisinde diğerlerine gereken dersi vermiş bulunuyordu. Yüzü güze fakat özü çirkin bir kadın, kocasının kalbini kırmaya devam ettikçe, kalbte açtığı yaraya güzellik olamaz

Devamını oku...

ALLAH’A FİRAR ET

Dini Hikayeler

Cuma, 04 Mayıs 2007

Birisinin bir koçu vardı, boynuna ip bağlamış, tuttuğu ucundan çekerek götürüyordu otlaktan. Hırsız hissettirmeden yaklaştı arkadan, ipi kesti, koçla uzaklaştı oradan. Adam olanlardan habersiz devam ederken yoluna, gayrı ihtiyari döndü baktı arkasına...-Aman Allah’ım!.. Koçum... koçum yoktur, kaybolmuş.. Ne yapacağım ben şimdi?.. Diye dövünmeye, sağa, sola koşarak aramaya başladı. Nafile!.. Yoktu hiç bir yerlerde.. Bitap düşene kadar, bakmadığı yer kalmadı. Ümidi kesti, artık bulamayacağına iyice kanaat getirmişti ki, kuyu başında kendisi gibi dövünen bir adam gördü.

Devamını oku...

“Duâ etseniz de gözlerim açılsa!”

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 03 Mayıs 2007

Pîr Muhammed Gencevî hazretleri, Karabağ’ın Gence şehrinden olup, evliyânın büyüklerinden Şems-i Tebrîzî’nin torunlarındandır. On altıncı asırda yaşamıştır. Tasavvufta zamânının meşhûr velîlerinden Abdülgaffâr hazretlerinin ders ve sohbetlerinde yetişip kemâle erdi. Pek çok kerameti görülmüştür...
Bir gün, anadan doğma âmâ bir kimse, Pîr Muhammed hazretlerine gelip yalvararak; “Dünyâyı aslâ görmemişim! Bana bir duâ etseniz de gözlerim açılsa, dünyâyı seyretsem” dedi.

Devamını oku...

BANA İYİ BİR ELBİSE YAPIVER

Dini Hikayeler

Perşembe, 03 Mayıs 2007

Günlerden bir gün, yıllardan bir yıl, bir padişahın ganimet malından eline çok güzel ve tarif edilmez bir kumaş geçer. Terzi başını çağırtıp o kumaşı eline verir. Terzi başı kumaşı görünce aklı başından gider. Ve sanki hasta olur. Padişaha kaftan kesmek için yaklaşıp evvela tahmin için eline arşın alır: -Sultanım, üstatlar, "bin ölç bir kes, ölçmeden kumaşa el vurmasın hiç kes (kimse) demişler", der. -Sultanım, bu kumaş kaftan olmaya el vermez, diye söyler. Dörtte bir, çeyrek daha gerekir ki, hazret-i sultana layık bir kaftan olsun. Padişah çaresiz: -Biraz dursun, der ve buna uygun parça bulunması için şehir ve vilayet aransın, diye emreder. Her ne kadar şehir baştan başa aranır ve memleket boydan boya taranırsa da ona münasip kumaş ve o beze uyar bir yoldaş bulunamaz. Padişah çaresiz kalıp bir başka terziyi davet eder: -Şu güzel kumaştan bana iyi bir elbise yapıver, diye söyler.

Devamını oku...

SULTAN MAHMUD VE HIRSIZLAR

Dini Hikayeler

Perşembe, 03 Mayıs 2007

Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir grup hırsıza rastladı.Hırsızlardan biri:- Ey Adem oğlu sen kimsin, diye sordular.O’ da:- Bende sizlerden biriyim, dedi.Daha önce onu hiç görmedikleri halde, her biri, diğerlerinden birinin arkadaşı olacağı zannı ile padişaha ilişmedi, "yabancı biri olsa, hiç tanımadığı, kılıklarından halleri belli olan böyle bir topluluğa kolayca yanaşıp ta; bende sizdenim, diyebilir mi hiç" düşüncesi rahatlattı herkesi. İlişmediler, kabullenip kendi haline bıraktılar.

Devamını oku...