Bir zahidin hürmetine Çöle inen rahmet
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 17 Haziran 2008
Vaktiyle, çöl ortasında yaşayan, ibadete dalıp kendinden geçmiş zahid ve abid bir zat vardı. Hacılar civar şehirlerden gelerek oraya ulaştılar. Yerin katılığı, zahidin mizacının yumuşaklığında kaybolmuş, çölün samyeli de âdeta ona ilaç kesilmişti...
Annesini üzen gence yapılan kabir azabı!..
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 17 Haziran 2008
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Selman-ı Farisî hazretleri ile kabristana gitmişlerdi. Resulullah efendimiz, bir kabrin başına varınca gözyaşları dökmeye, hatta hırka-i saadeti ıslanıncaya kadar ağlamaya başladılar. Selman-ı Farisi hazretleri;
- Ya Hayrelbeşer! Ağlamanızın sebebi nedir? dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz;
- Bu kabirde yatan bir delikanlıdır; ona şiddetli azap olunmaktadır. Kardeşim Cebrail’e bu ehl-i kabre neden bu kadar azap edildiğini sordum, anasına asî olduğunu ve anasının da ona hakkını helâl etmediğini söyledi. Sen git Bilâl’e söyle, Medine halkını buraya çağırsın, buyurdular.
Müminlerin sığınağı Erkam bin Ebi'l-Erkam
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 16 Haziran 2008
Erkam bin Ebi’l-Erkam (radıyallahü anh) Eshâb-ı kirâmın ilk îmân edenlerindendir. 22 veya 23 yaşlarında iken, yedinci (veya onbirinci) Müslüman olmakla şereflendi...
Büyük mutasavvıf Hüsâmeddîn-i Uşâkî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 14 Haziran 2008
Hüsâmeddîn-i Uşâkî, Osmanlı evliyasındandır. “Uşşaki” tarikatinin kurucusudur. Sultan III. Murâd Hânın Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretlerine karşı sevgi ve hürmeti vardı ve kendisini İstanbul’a dâvet etti. Bunun üzerine Hüsâmeddîn-i Uşâkî, Uşak’tan ayrılıp, İstanbul’a geldiğinde; Pâdişâh, erkânı ve büyük bir halk topluluğu tarafından hürmet ve tâzim ile karşılandı. Aksaray civârında oturması için Hüsâmeddîn-i Uşâkî’ye bir ev tahsis edildi. Bir müddet orada kalan Hüsâmeddîn-i Uşâkî hazretleri, Pâdişâha yakınlığından istifâde etmek isteyenlerin verdiği sıkıntı yüzünden Uşak’a dönmeye karar verdi. Yol hazırlıklarının yapıldığını haber alan Pâdişâh, bu büyük zâtın İstanbul’da kalması için ricâda bulundu. Uşâkî hazretleri, Sultan Üçüncü Murâd Hânın ricâsını kabûl edip, İstanbul’da kalmağa karar verdi...
Eğitimci ve yazar Muallim Cevdet
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 14 Haziran 2008
Âilesi 1877 Harbinden sonra Niş’ten Anadolu’ya göçen Muallim Cevdet 1883’te Bolu’da doğdu. İlk ve ortaokulu Bolu’da, liseyi Kastamonu’da bitirdi. Bilâhare İstanbul’a gelerek Dârulmuallimîn-i Âliye Edebiyat Şûbesini birincilikle bitirdi. Bir müddet İstanbul Hukuk Mektebine gitti; daha sonra yatılı olarak İstanbul Erkek Muallim Mektebine girdi. Dârüşşafaka, Robert Koleji ve Şemsülmekâtib gibi özel okullarda öğretmenlik yaptı...
Arkadaşlarıyla Bakü’de bulunduğu sırada, bir öğretmen okulu açarak, Türk-İslâm maârifinin gelişmesine hizmet etti (1907). Burada Rusça ve Latince’yi öğrendi. Türk milliyetçiliği konusunda makaleler yazdı. Pedagoji ve târih araştırmaları yaptığı sırada, Rus hükümeti tarafından sınır dışı edilince İstanbul’a döndü (1908).
Suriyeli velî Ali Kazvânî
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 13 Haziran 2008
İslam âlimlerinin büyüklerinden olan Ali Kazvânî (Kîzvânî) hazretleri, Suriye’nin Hama şehrinde doğdu. Gençliğinde Seyyid Ali bin Meymun Magribî adlı büyük bir zâtın talebesi idi. Bir gün, üzgün bir hâlde memleketini terk edip, batı tarafına gitti. Şeyh Seyyid Ali’nin vefâtından sonra halîfesi olan Şeyh bin Arafa, Seyyid Ali’nin talebelerinden Şeyh Alvân’a mektup gönderdi. Mektupta;
“Cenâb-ı Hakk’ın kapısından hiç kimse kovulmaz. Hocamız Seyyid Ali’nin, Ali Kazvânî’yi kovmaktan maksadı, terbiye ve hâlini düzeltmesi içindi. Siz onu niçin kabûl etmiyorsunuz?” diye yazıyordu...
Halife Mu'tasım ve fitnecilerin marifeti!
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 12 Haziran 2008
Me’mun’un ölümü üzerine 833 yılında kardeşi Mu’tasım Abbasi halifesi oldu. Onun halifeliğinde Bizanslılarla uzun süren savaşlar yapıldı. Mu’tasım (833 - 842) döneminde Bizans İmparatoru Theophilos topladığı büyük bir ordu ile İslam memleketleri üzerine yürüdü. Oldukça büyük bir kuvvetle İstanbul’dan hareket eden imparator Orta Anadolu’ya geldiği sırada kuvvetlerini iki kısma ayırarak bir kısmını doğuya, Erzurum üzerine gönderdi. Kendisi de asıl kuvvetlerinin başında olduğu halde yukarı Fırat havzasına doğru yürüdü...
Ebü'l Hüseyin Haddâd Hirevî
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 11 Haziran 2008
Ebü’l Hüseyin Haddâd Hirevî hazretleri, Maveraünnehir’de, Hire şehrinde yaşamış olan evliyadandır. İnsanları haram ve şüphelilerden sakındırırdı. Bu hususta; “Sakın şüpheli bir şeyle Mekke yoluna koyulayım demeyiniz. Biliniz ki haram ve şüpheli şeylerden bir dirhemin altıda biri kadar bir hakkı sâhibine iâde etmek, içinde şüpheli kazanç bulunan malla yapılacak beş yüz nâfile hacdan Allah yanında daha kıymetlidir” buyururdu...
Bir gün sevdiklerine şu hikmetli sözleri söyledi:
Bi'r-i Mâûne şehitleri
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 10 Haziran 2008
Arabistan’ın Necd Bölgesinin Reisi Ebu Bera, Resulullah efendimize gelerek, Necd’de İslâm’ın tanıtılması için, öğretmen istedi. Sevgili Peygamberimiz; “Göndereceğim kimseler hakkında, Necd halkından emin değilim!” buyurdular.
Ebu Bera’nın “Onlara kimse zarar veremez” sözü üzerine, Âlemlerin efendisi, bu kesin taahhüdü kabul buyurup, Eshâb-ı Soffa’dan yetmiş kişilik bir hey’et hazırladı ve Münzir bin Amr hazretlerinin kumandasında yola çıkardı... (Medîneli Ensârın fakîr olanları ile Muhâcirlerin fakîrleri, “Mescid-i nebî” yanındaki “Soffa” denilen büyük çardak altında yaşarlar, ilm öğrenmek ve öğretmekle uğraşırlar, ömürlerinin çoğu Resûlullah ile birlikte cihâd etmekle geçerdi. Bunlara “Eshâb-ı Soffa” denirdi.)
Şehit oğlu şehit Binbaşı İzzet Bey
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 09 Haziran 2008
1918 yılında Ermenilerin Anadolu’da yaptıkları “Türk katliamı”nın bir benzeri Azerbaycan’da yaşanmaktadır... Osmanlı Devleti, bu vahşeti durdurmak için Azerbaycan’a Nuri Paşa komutasında bir birlik göndermek zorunda kalır. Türk birlikleri Bakü başta olmak üzere çarpıştığı birçok bölgede yüzlerce şehit verir. Bu cephelerden birisi de Şamahı’dır. Burada Binbaşı İzzet Bey, Aşot adındaki bir düşmanın ateş etmesi sonucunda yere yığılır. Ağır yaralanan binbaşının yardımına, orada bulunan Gülsabah adında bir kadın yetişir. Kadıncağız, baş örtüsünden yırttığı parçayla, askerin yarasını sarmak ister. İzzet Bey;
-Bacım kolumu sağlam tut, ben kurşunu çıkarayım, der.