Fıkıh ve hadis âlimi İbrâhim Nehâî

İbrâhim Nehâî, Tâbiînden, yâni Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbını gören büyüklerdendir. Kûfe’de yetişen en büyük fıkıh ve hadis âlimlerindendir. İsmi, İbrâhim bin Yezîd’dir. 668 (H.47)’de Kûfe’de doğdu, 715 (H. 96) senesinde orada vefât etti. Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Âişe, Ebû Sa’îd-i Hudrî ve daha birçok sahabeyle görüşüp, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bu mübarek zat, İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe hazretlerinin fıkıh ilmini almış olduğu hocalar silsilesindendir. Hadis ilminde, bilhasa fıkıh ilminde müctehid derecesine yükseldi.

Şöhretten dâimâ kaçardı
İbrâhim Nehâî, ilim ve fazîlet sâhibiydi. Yaptığı iyi işleri gizler, şöhretten dâimâ kaçardı. Öyle ki, halkın görebileceği bir yerde veya câmide sütun dibinde ibâdet etmezdi. Sorulmadıkça konuşmaz, fetvâ istenmedikçe herhangi bir şeyin hükmünü beyân etmezdi. Çok az konuşur; “Din ve dünyâ işlerinde, parmak ile gösterilmek, meşhur olmak, zarar olarak insana yetişir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânın koruduğu kimseler kurtulur” buyururdu. Meşhur olmak endişesiyle kâdı olmamak için Haccâc zamânında bir müddet gizlenmişti...
Bu mübarek zat, namaz kılarken kendinden geçer, namazdan sonra ağır bir hasta gibi bir saat kadar dururdu. Çok Kur’ân-ı kerîm okur, herkesin ayıplarını örterdi. Her işinde ihlâslı olup, doğru yoldan ayrılmaz, dünyâ için, makâm, mevki için aslâ bir şey söylemezdi. Dünyâya kıymet vermez ve şüpheli şeylerden sakınırdı.
Hanefî mezhebinin fıkhî hükümleri Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Mes’ûd’dan başlayan bir yolla gelmiştir. Yâni mezhebin kurucusu İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe fıkıh ilmini Hammâd’dan, Hammâd da İbrâhim Nehâî’den, bu da Alkame’den, Alkame de, Abdullah bin Mes’ûd’dan, o da Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemden almıştı.

“Seni ağlatan nedir?”
Bu mübarek zat buyurdu ki:
“Bizim hayatlarına yetiştiğimiz insanlar, herhangi bir toplantıda yaptıkları iyilikleri anlatmayı hoş görmezlerdi.”
“Hastaya durumu sorulduğu zaman, önce hâlini hayırla anıp, sonra derdini anlatırsa, hâlinden şikâyet etmiş sayılmaz; mânevî bir zarârı olmaz.”
İbrahim Nehâî hazretleri vefat edeceği zaman ağladı. “Seni ağlatan nedir?” denilince, “Allah’tan bana ya cennet veya cehennem müjdesini getirecek bir elçi bekliyorum” dedi.

Toplam Görüntülenme: 2306

Yayın tarihi: Çarşamba, 12 Aralık 2007

Bunları okudunuz mu?