Süleymân Rüşdî Efendi

Süleymân Rüşdî Efendi, Aydın taraflarında yetişen büyük velîlerdendir. Nâzilli’nin Karamullu köyünde doğdu. Önceleri, Karamullu köyünün efesi idi. Halk kendisinden çok korkardı. Daha sonra, Nâzilli’de Mehmed Zühdî Efendi’yi görüp, ona talebe oldu. Mehmed Zühdî Efendi’nin yanında kemâle eren Süleymân Rüşdî Efendi, çok yüksek mertebelere kavuştu. Efelik zamânında kullandığı bıçağını, palasını ve tüfeğini, oturduğu odanın duvarına astı. Kendisine bağlı efeleri de ona talebe oldular. 1834 (H.1250) senesinde Nâzilli’de vefât etti.

Süleymân Rüşdî Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

Simâ’ yani kasîde, ilâhî, mevlid dinlemek, hasta olmayan kalbe rikkat verir, yumuşatır. Yumuşak kalbli Müslümâna Allahü teâlâ merhamet eder. Allahü teâlânın merhametine sebep olan şey niçin harâm olsun? Çalgıların, harâm olduğu söz birliği ile bildirilmiştir. Yalnız, düğünlerde def [davul] çalmak mubâh ve ney çalmak mekrûh denildi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, yolda giderken ney sesi işitti. Mübârek kulaklarını kapadı. Yanında olan, Abdüllah bin Ömer’in de kapamasını emir buyurmadı. Demek ki, işitmemek takvâdır, azîmettir. Çalgı çalmanın harâm olduğu, icmâ’ ile, söz birliği ile bildirildi. İhtilâf edilmiş olan bir şeyi yapmamak dahâ iyidir. Takvâ ehli, bunun için, yüksek sesle zikir etmemiş, sessiz zikri âdet edinmişlerdir... 

Âletsiz, çalgısız olan sese (Simâ’) [ya’nî (Tegannî)] denir. Âlet ile, çalgı ile birlikte olan insan sesine (Gınâ) [ya’nî (Müzik)] denir. Gınânın harâm olduğunu bütün âlimler söz birliği ile bildirmişlerdir. İsrâ sûresinin altmışdördüncü âyetinin, gınâyı harâm etdiğini bildiren âlimler vardır. (İlk tegannî eden şeytândır) ve (Gınâ, kalbde nifâk hâsıl eder) hadîs-i şerîfleri de gınânın harâm olduğunu göstermektedirler... 

 

HARAMA HELÂL DİYEN!.. 

İslâmiyyetde müzik, çalgı yoktur. “Tasavvuf müziği” sözünün İslâmiyyette yeri olmadığı anlaşılıyor. Harâma helâl diyenin kâfir olacağı bildirildi. Bunun için, harâmı ibâdete karıştıranın, hem kâfir olacağı, hem de İslâmiyyeti yıkmak, bozmak için uğraşan zındık olacağı hâtıra gelmekdedir. Kur’ân-ı kerîmi, tekbîrleri ve ilâhîleri çalgı ile, ney çalarak okumak, bunun için tehlikeli bid’attir. Kur’ân-ı kerîmi güzel ses ile, tecvîd ile okumalıdır. Tegannî ile, kelimeleri değiştirip nağmeye uydurarak okumak harâmdır. 

Toplam Görüntülenme: 1071

Yayın tarihi: Salı, 29 Mayıs 2012

Bunları okudunuz mu?