Sâdık Efendi

Sâdık Efendi, Kayseri âlim ve velîlerindendir. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda yaşamıştır. 1768 (H.1182) senesinde Kayseri’de doğdu. 1849 (H.1266) senesinde aynı şehirde vefât etti... 
Sâdık Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

İnsan ve hayvanların bedeni dört şeyden yapılmışdır [toprak maddeleri, su, hava ve nâr, ya’nî harâret]. Birbirine benzemeyen, hattâ birbirinin aksi olan bu dört şeyin ihtiyâcları ve îcâbları vardır. Bedendeki harâretten [ısıdan] dolayı [ısı kudret kaynağı olduğu için], insan ve hayvanlar, kendini beğenmekte, üstün görmektedir. Şehvet ve gadab kuvvetleri ve başka kötülükler, bu dört şeyden ileri gelmektedir. İşte bu ihtiyâc ve îcâblar, hayvanların ve insan tabîatının çektiği, istediği şeyler olup, sevk-i tabîî, [içgüdü] denilmektedir. Aklı olan kimse, bu sevk-i tabîîleri İslâmiyyetin emrettiği, izin verdiği gibi kullanır ve günâh olmaz. Aklı dinlemeyenler ise, nefse uyarak, mubâhlardan dışarı taşar. Günâha girer. Çünkü nefs, sevk-i tabîîleri, mubâhların dışına çıkarmaya zorlayan, mubâhlardan başka şeyler de isteyen bir kuvvettir. İnsanların duygu organları ve hareket sinirleri, kalb ismindeki bir kuvvetin emrindedir. Bedenin dört yapı maddesi ile nefs ve kalb kuvvetlerini bir arada tutan, çalıştıran kuvvet de, rûhtur. 
Kâfirlerin ve günâh işleyen mü’minlerin nefsleri azmış, kalbi ve rûhu kaplamıştır. Bu üç kuvvet birleşmiş gibi olup nefsin istediğini yapmaktadırlar. İslâmiyyete uyunca, bu üç kuvvet birbirinden ayrılıp, kalb ve rûh kuvvetlenir ve nefs zaîfleyerek, kalb ve rûh, nefsin baskısından, kumandasından kurtulur ve temizlenmeye başlar. Her ikisi de, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için, iyilik için yapar. Hayvanlarda, kalb, rûh ve nefs olmadığından, sevk-i tabîî ile hareket ederler. Meselâ acıkınca, doyuncaya kadar, bulduklarını yerler. İnsanlar ise, kalb ile hareket eder. Kalb, nefse uyarsa, bulduğu ile doymaz. Harâm olan şeyleri arar. Doyduktan sonra da yer. 

KALB, AKLA UYARSA!.. 
Meselâ, sıcakta, insanın tabîatı, serin bir şey isteyince, kalb akla uyarsa, İslâmiyyetin izin verdiği su, şerbet ve dahâ birçok içecekleri lüzûmu kadar alır. Aklı dinlemeyip, nefse uyarsa, mubâhları ihtiyaç olan miktârdan fazla ister ve nefsin istediği harâm içkilere de sapar. İnsanın bazı arzûları, tabîatından ileri gelmektedir. Beden sağ kaldıkça, hiç kimse bu isteklerden kurtulamaz... 

Toplam Görüntülenme: 765

Yayın tarihi: Cumartesi, 07 Nisan 2012

Bunları okudunuz mu?