Muhammed Cân

Muhammed Cân, Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin halifelerindendir. Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinden icâzet alınca Hicaz’a gitti. Muhammed Cân’ın yüksek hâlleri, Sultan Abdülmecîd Hanın annesinin kulağına varınca, Vâlide Sultan onun için Mekke-i mükerremede, dergâh yapılmasını emretti. Bu dergâh yapılınca, Muhammed Cân, talebelerini yetiştirmeye burada devâm etti. 1849 (H.1266) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti... 

Muhammed Cân, talebelerine çoğu zaman İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabını okuturdu. Vefatından kısa bir zaman önce şu mektubu okuyorlardı: 
“Allahü teâlâ, abes, faydasız hiçbir şey yaratmaz. Askerin, ordunun vazîfesi, devleti kuvvetlendirmektir. Bu parlak dînin yayılması, devletin yardımı ile olur. (İslâmiyyet kılınçların altındadır) buyuruldu. Bu kıymetli iş, duâ askerine de ihsân edilmiştir. Duâcılar, fakîr, muhtâc ve hep sıkıntı içinde yaşayan kimselerdir. 
Devletin kuvvetlenmesi için yardım yapılması iki türlü olur: Birincisi, maddî sebeblerle olur. Bu da, asker ile, ordu ile yapılır. Bunların hepsi meydânda olan, görülen yardımlardır. 
Yardımın ikincisi, hakîkî yardım olup, sebepleri yaratan tarafından yapılmakdadır. İmrân sûresinin yüzyirmialtıncı âyetinde ve Enfâl sûresinde meâlen, (Yardım, ancak ve yalnız Allah’tandır) buyuruldu. Bu yardıma, duâ ordusu vâsıtası ile kavuşulur. Duâ ordusunun askerleri, herkesten aşağı ve kalbleri kırık olduğu için, gazâ ordusu askerinden dahâ ileri oldu. Sebepleri geride bırakarak, bunların yaratıcısı ile ilgi kurdu. Bundan başka, duâ, kazâyı, belâyı defeder. Resûlullah Efendimiz (Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur) buyurdu. Kılınç, cihâd kazâyı durduramaz. Görülüyor ki, duâ ordusunun askerleri, kuvvetsiz ve kırık oldukları hâlde, gazâ ordusunun askerinden dahâ ehemmiyyetlidir... 

“ONLARIN RÛHU GİBİDİR!” 
Duâ ordusunun askerleri, gazâ ordusu askerlerinin rûhu gibidir. Gazâ ordusunun askerleri, onların kalıpları, bedenleridir. O hâlde, gazâ ordusunun askeri, duâ ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü, rûhsuz bedene hiçbir yardımın ve kuvvetin fâidesi olmaz. Bunun içindir ki, Resûlullah Efendimiz gazâlarında ve sıkıntılı zamânlarında, muhâcirlerin fakîrleri hürmetine Allahü teâlâdan yardım dilerdi. Askeri, ordusu olduğu hâlde, muhâcirlerin fakîrlerini vesîle ederek duâ ederdi...”

Toplam Görüntülenme: 1050

Yayın tarihi: Çarşamba, 14 Aralık 2011

Bunları okudunuz mu?