Mehmed Ziyâd Efendi

Mehmed Ziyâd Efendi, büyük velîlerdendir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 1790 (H.1205) senesinde İstanbul’da vefât etti. Etyemez semtindeki Kadem-i şerîf dergâhı bahçesine defnedildi. Şeyh Ebü’l-Vefâ hazretlerinin talebesidir. Onun terbiyesinde üstün derecelere yükseldi... Mehmed Ziyâd Efendi vefatından kısa bir zaman önce talebelerine buyurdu ki: 

Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer. Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar. Yâhud, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa, sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyâlar harâb olur. Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı âhıret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp, insan aklını kaçırır veyâ bunları alışmış olduğu, dünyâ işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır. Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veyâ hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan, bir miyârdır, bir âlettir. Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır. O hâlde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, akla danışmaksızın inanmaktan başka çâre yoktur... 
Peygamberlerin, aklın dışında ve üstünde bulunan sözlerini, akla danışmaya kalkışmak, akla aykırı bir iş olur. Gecenin koyu karanlığında bilinmeyen yerlerde, pervâsızca yürümeye ve engin denizde, acemi kaptanın, pusulasız yol almasına benzer ki, her ân uçuruma, girdâba düşebilirler. Nitekim, felsefeciler ve tecribeleri hayâlleri ile îzâha kalkışan maddeciler, akılları dışında bulunan sözlerinin çoğunda yanılmış, bir yandan birçok hakîkatleri meydâna çıkarırken, bir taraftan da, insanların seâdet-i ebediyyeye kavuşmalarına mâni olmuşlardır... 

AKLA?UYMAYAN?ŞEY?YOKTUR 
Dîn-i islâmda aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir şey yoktur. Âhıret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibâdet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine lüzûm kalmazdı! İnsanlar, dünyâ ve âhıret seâdetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ, hâşâ Peygamberleri boş yere ve lüzûmsuz göndermiş olurdu..

Toplam Görüntülenme: 892

Yayın tarihi: Cumartesi, 21 Ocak 2012

Bunları okudunuz mu?