Mahrez bin Halef


Mahrez bin Halef hazretleri, Tunus’ta yetişen velî ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 953 senesinde doğdu. Tunus ve çevresindeki şehirlerde Ehl-i sünnet îtikâdını öğretti. 1032 yılında râfızîler tarafından şehîd edildi. 
Bu mübarek zat, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

“Dünya ve âhıret saadetlerine, rahatlıklarına kavuşmak ancak ve yalnız, dünya ve âhıretin efendisi, mahlûkların en üstünü, en kıymetlisi olan Muhammed aleyhisselâma uymakla, onun izinden gitmekle ele geçebilir. O yüce Peygambere ve Onun temiz Ehl-i beytine ve Eshâbının hepsine en iyi duâlar ve en üstün selâmlar olsun! Muhammed aleyhisselâma uymak demek, ahkâm-ı İslâmiyyeye yâni İslâmiyete uymak ve küfrü ve kâfirliği yok etmeye çalışmaktır. Çünkü İslâm ile küfür birbirinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, öteki bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey bir arada bulunamaz. Birisine kıymet vermek, ötekini aşağılamak olur. Kur’an-ı kerimde, Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, (Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!) buyuruldu. Hulk-i azîm sahibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dînine ve Müslümanlara saldıran] kâfirlerle cihâd etmeyi, onlara karşı sert davranmayı emrediyor. İslâma izzet vermek, kıymetini arttırmak için, küfrü ve kâfirleri yâni İslâm dînine ve Müslümanlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır... 
Allahü teâlânın ve Onun Resûlünün düşmanları ile [Müslümanlara gerici diyenler ile] düşüp kalkmak, onlarla arkadaşlık etmek büyük cinâyet, çok çirkin bir suç olur. Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşidli zararlara sebep olur. Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazîfeleri yapmaya sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür. 

“ONLARLA ARKADAŞLIK ETME!.” 
Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, îmanı saf ve temiz kalmaz. Hattâ, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefslerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!..” 

Toplam Görüntülenme: 1076

Yayın tarihi: Perşembe, 24 Kasım 2011

Bunları okudunuz mu?