Kurtuluşun alâmeti!..

Ebû Abdullah el-Hâkan, Bağdât evliyâsının büyüklerindenir. İsminden Türk asıllı olduğu anlaşılmaktadır. Bağdât’ta yerleşti. Zamânının büyüklerinden ders aldı. Ebû Abdullah bin Hafif’le sohbet etti. 892 (H. 279) yılında vefât etti... 

“O MÜMİNLER Kİ!..”
Bu mübarek zat, dünyâya hiç kıymet vermez, eline geçeni fakirlere dağıtırdı. İnsanlardan bir şey istemez, hâcet ve ihtiyâcını Allahü teâlâdan beklerdi. Bir gün, sohbeti sırasında namazın mâhiyeti ve huşû içerisinde bulunmanın önemini bildirerek şöyle buyurdu:
“Namazda huşû, namaz kılanın kurtuluşunun alâmetidir. Nitekim Allahü teâlâ, Mü’minûn sûresi başında; “Muhakkak ki, müminler kurtuluşa erdiler. O müminler ki, namazlarında huşû (tevâzu ve korku) sâhipleridir” buyurmaktadır. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: “Bir Müslüman doğru olarak ve huşû ile iki rekat namaz kılınca, geçmiş günahları affolur.” Yâni, Allahü teâlâ onun küçük günahlarının hepsini affeder. Huşûu terk etmek ise, münâfıklık alâmetidir ve kalbin harâb olmasıdır. Nitekim Allahü teâlâ, Mü’minûn sûresi 117. âyetinde meâlen; “Gerçek şudur ki: Allah’tan başkasına tapınan kâfirler, felâha, kurtuluşa kavuşamazlar” buyurmaktadır. 
Namazda huşû ve hudû: Bütün âzâların hareketsiz kalıp tevâzu hâlinde bulunması ve kalbin de Allahü teâlâdan korku üzere olması demektir. Hadîs-i şerîfte; “Kalbin hazır olmadığı namaza Allahü teâlâ bakmaz” buyruluyor. 

“NAMAZA DİKKAT EDİN!..”
Bir mümin, namazını güzel kılar, rükû ve secdelerini tamam yaparsa, namaz sevinir ve nûrlu olur. Melekler, o namazı göğe çıkarır. O namaz, namazı kılmış olana, iyi duâ eder ve sen beni kusurlu olmaktan koruduğun gibi, Allahü teâlâ da, seni muhâfaza etsin, der. Namaz güzel kılınmazsa, siyah olur. Melekler o namazdan iğrenir. Göğe götürmezler. O namaz, kılmış olana, fenâ duâ eder. “Sen beni zâyi eylediğin, kötü hâle soktuğun gibi, Allahü teâlâ da seni zâyi eylesin” der. 
O halde, namazları tamam kılmaya çalışmalı, tâdîl-i erkânı yapmalı, rükûu, secdeleri, kavmeyi yâni rükûdan kalkıp dikilmeyi ve celseyi yâni iki secde arasında oturmayı iyi yapmalıdır. Başkalarının da kusurlarını görünce söylemelidir. Din kardeşlerinin namazlarını tamam kılmalarına yardım etmelidir. Tumânînet ve tâdîl-i erkânın yapılmasına çığır açmalıdır.” 
Ebû Abdullah el-Hâkan hazretliru, vefat ederken de yanındakilere namazın ehemmiyetini hatırlattı ve “Aman! Namaza dikkat edin” buyurdu.

Toplam Görüntülenme: 1523

Yayın tarihi: Cuma, 03 Aralık 2010

Bunları okudunuz mu?