Hadîs ve fıkıh âlimi İmâm-ı Nesâî

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 10 Aralık 2006

İmâm-ı Nesâî hazretleri, Hadîs ilminde imâmdı. Yanî; üçyüzbinden fazla hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı “Sünen-i sagîr”i, Kütüb-i sitte adı verilen altı büyük hadîs kitabından biridir.
İlim tahsiline Horasan’da başlayan İmâm-ı Nesâî, Irak, Şam, Mısır, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Cezîre’deki (Mezopotamya, Fırat ve Dicle havzasının kuzeyi) âlimlerden ders aldı. Mısır’da yerleşti. Hadîs ilminde zamanının bir tanesi, Mısır âlimlerinin en fakîhi idi. Haramlardan sakınmada ve ibâdetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, Allahü teâlânın rızâsı içindi. İmâm-ı Nesâî’nin hadîs-i şerîf rivâyetinde râvilere koyduğu şartlar, Buhârî ve Müslim’den daha sıkıydı. Cerh ve ta’dîline (hadîs râvilerinin güvenilir olup olmamasındaki tesbitlerine) bütün âlimler i’tibâr ederlerdi.

Devamını oku...

Vali oğlu vali Tahir bin Hüseyin

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 09 Aralık 2006

Abbasiler devrinde Horasan Valisi olan Tahir bin Hüseyin, yine kendisi gibi vali olan oğlu Abdullah bin Tahir’e son vasiyetini şöyle yapmıştır:
“Ey oğul! Allahü teâlâdan kork. Daima Onun korkusu içinde bulun. Her an Onu murakabe eyle! Hep Onu düşün. Onun gadabından sakın.
Şunu iyi bil ki, Allahü teâlâ emrettiği şeylerden seni hesaba çekecek ve yaptığın işlerin; mükâfat veya ceza olarak, karşılığını verecektir. O halde aklınla, zihninle, basiretinle, her şeyinle, Hak teâlâya vereceğin hesaba hazırlanmaya yönel. Hiçbir meşguliyet bu mühim farzı terk etmene ve gevşeklik göstermene sebep olmasın. Çünkü bu, her şeyin başıdır.

Devamını oku...

Nasipli amca Ebû Talib

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 08 Aralık 2006

Kureyş’in ileri gelenleri, hasta olan Ebû Talib’e ziyarete gelmişlerdir... Müşrikler adına her zaman olduğu gibi küfrün yaman aktörü Ebû Cehil konuşmaktadır:
-Geçmiş olsun ya Eba Talib! Sen bizim ulumuzsun. Ölüm döşeğinde bulunman cümlemizi korkulara sevk ediyor. İstikbalden ürküyoruz. Yeğeninle aramızdaki ihtilaf malum. Ölmeden evvel bu meseleyi çözmelisin. O’nu da buraya çağır; hakem ol; aramızı bul!

Devamını oku...

Anadolu velîlerinden Harputlu İshak Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 07 Aralık 2006

Harputlu İshak Efendi, ilk tahsîlini Harput’ta yaptıktan sonra, ilim öğrenmek için İstanbul’a gitti. Fâtih Câmii etrâfındaki “Sahn-ı Semân Medreseleri”nde ders gördü. İstanbul’da uzun bir tahsîl hayâtından sonra icâzet, diploma aldı ve Harput’a döndü. Harput Meydan Câmii Medresesinde ders verdi ve çok sayıda talebe yetiştirdi. Talebeleri üzerine çok titreyen Harputlu İshak Efendi; “Talebe, solmayan güle ve konuşan bülbüle benzer” buyururdu...

Devamını oku...

Filistinli velî Muhammed Cisr

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 06 Aralık 2006

Muhammed Cisr, Trablus’ta yetişen büyük velîlerdendir. 1792 (H.1207) senesinde Trablusşam’da doğdu. Babasının terbiyesinde yetişen Muhammed Cisr, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ve yazı yazmayı öğrendi. Babası ile birlikte evliyânın büyüklerinden Şeyh Abdullah Debbâ’nın sohbetlerinde bulundu. On sekiz yaşına gelince, ilim tahsîline devâm etmek için Mısır’a gitti. Mısır’da iken babası vefât etti. Burada Şeyh Muhammed Ketbî ve Şeyh Ahmed Savî’den icâzet, diploma aldı. Sonra memleketine döndü. İnsanlara, Allahü teâlâya kavuşturan doğru yolu anlatmaya çalıştı...

Devamını oku...

Mutasavvıf ve müfessir İsmail Hakkı Bursevî

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 05 Aralık 2006

İsmail Hakkı Bursevî, Hicri 1060 senesi Zilkade başlarında Miladi 14 Eylül 1652 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Daha sonra göç ederek, otuz seneden fazla ikamet ettiği Bursa’da yaşadığı için ve aynı zaman da Mesnevi şarihlerinden İsmail Ankaravi’den ayırmak maksadıyla “Bursevî” nisbesiyle anılmıştır. İslami ilimlerde derin bilgiye sahip bulunması ve çok sayıda eser vermiş olması yanında tasavvuf sahasında şöhret bulmuş Celvetiye tarikati meşayıhındandır. Ruh’ül-Beyan Tefsiri müellifi olarak İslam âleminde tanınmıştır. Âlim, mutasavvıf, şair, hafız ve hattat olarak birçok vasfıyla ilim camiasında bilinir...

Devamını oku...

Muhabbet denince... Şems-i Tebrîzî

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 04 Aralık 2006

Şems-i Tebrîzî hazretleri manevi bir işaret üzerine tam bir doğruluk ve büyük bir aşkla memleketi Tebriz’den Anadolu’ya hareket etti. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra 1244 senesi Ekim ayında Konya’ya geldi.
Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled, şöyle anlatır:
“Ansızın Şems-i Tebrîzî hazretleri gelip babam ile görüştü. Babamın gölgesi, onun nûrunda yok oldu. Onlar birbirlerine öyle muhabbet gösterdiler ki, etraflarında kendilerinden başkasını görmüyorlardı...”

Devamını oku...

Şükrü Paşa ve Mülazım Sadık Bey

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 03 Aralık 2006

1912 senesi... Osmanlı tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Balkan Savaşı günleri... Aralık ayı başları idi. Edirne Müstahkem Mevkii Kumandanı Şükrü Paşa:
-Son kurşunu atmadan şehri düşmana teslim etmem, diyordu.
Bulgarlar tarafından kuşatılmış bulunan Edirne dışında bulunan ve şehirdeki karargah ile irtibatı kesilmiş olan bir birliğe yeni bir talimat göndermek ihtiyacını duydu. Bu kolay bir iş değildi. Talimatı götürecek bir veya birkaç kişi, kuşatma hattını geçerken ölümle karşı karşıya gelebilirdi. Bu işe en uygun, Teğmen Sadık’tı...

Devamını oku...

“Emîrü’l-Kulûb” Ebü’l-Hüseyin Nûrî

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 02 Aralık 2006

Ebü’l-Hüseyin Nûrî, Bağdât’ın büyük velîlerindendir. Onuncu yüzyılda yaşadı. Doğum târihi bilinmemektedir. 908 senesinde Bağdat’ta vefât etti...
Bu mübarek zat, karanlık gecede söz söylese ağzından nûr çıkar ve oda aydınlanırdı. Dişlerinin arasından nûr çıktığı, firâset nûrunun fazlalığı sebebiyle bâtın hallerinden haberler verdiği için, “Nûrî” nisbesiyle şöhret buldu. Sonra gelen âlim ve velîler onun üstünlüğünü kabûl ettikleri için Emîrü’l-Kulûb (kalplerin pâdişâhı) lakabı verildi...

Devamını oku...

Mevlana’nın talebesi Sipehsalar Feridun

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 01 Aralık 2006

Sipehsalar (Serasker) Feridun bin Ahmed, Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin kırk yıl talebeliğinde bulunmuş bahtiyar insanlardan biridir. Hazreti Mevlana’nın şahsiyetine, velâyet gücüne ve menkıbelerine bizzat şahitlik etmiş ve yanında bulunduğu süre içinde görüp işittiklerini Farsça olarak kaleme aldığı “Risale-i Sipehsalar be Menakib-i Hüdavendigâr” adlı kitabında bir araya toplar. (Mevlana hazretleri hakkında en önemli kaynaklardan olan bu risale, 1912 yılında Mesnevi gibi Arabi’nin Füsusu’l Hikem’ini de Osmanlıca’ya aktarıp şerh eden şair, bestekâr ve hukukçu Ahmed Avni (Konuk) Bey tarafından Osmanlıcaya çevrilerek yeniden değer kazanır. Sipehsalar Risalesi, Mevlana’yı, tasavvufu, aşkı ve vecdi anlamak isteyen herkes için sağlam bir kaynak teşkil ediyor.)

Devamını oku...