İmânı dil ile söylememek!..

Abdülkâhir Sühreverdî, Irak’ta yetişen büyük velîlerden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimidir. Yaklaşık 1097 (H.490) senesinde İran’ın Sühreverd kasabasında doğdu. İlim öğrenmek için gençliğinde Bağdad’a gitti. Fıkıh ilmini Nizâmiye Medresesinde hocalık yapan Es’ad Mühenî’den, tasavvuf ilmini İmâm-ı Gazâlî’nin kardeşi Ahmed Gazâlî’den, hadîs ilmini Ali bin Neyhan’dan tahsil etti...

Abdülkâhir Sühreverdî, Bağdad’da yaptığı vaazlarıyla meşhur olmuştu. Bu vaazlarından birinde buyurdu ki:

KALBDEKİ İMÂNIN PARLAMASI!..
“Dinde inanılması lâzım gelen şeyleri dil ile söyleyip, kalb ile inanarak kabul ettikten sonra, şartlarına uygun amel yapınca kalbdeki îmân parlar. Kişi îmânı dil ile söylemelidir. Hiçbir zarûret olmadan dil ile îmânı söylememek küfre sebeb olur. Dili ile îmânı olduğunu söylediği hâlde, kalbinden inanmayan Müslüman değil münâfıktır. Ameli terk eden fâsık olur. Sünnet-i seniyyeye uymayan, bid’at sâhibidir. İnsanlar îmân bakımından birbirlerinden farklı derecelere sâhiptirler.
Allahü teâlâ kullarının küfründen, îmânsız olmasından ve günahlarından râzı değildir. Ehl-i kıble olan bir kimse için, yaptığı bir hayır işten ve iyilikten dolayı, bu cennetliktir, diye şehâdette bulunulamaz. Yine hiçbir kimsenin işlediği büyük günahtan dolayı, Cehennem’e gideceğine şehâdet edilemez.”
Yine bir vaazında buyurdu ki:
Tasavvuf büyüklerinden birisine, Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde “İnşâallah” buyurması hakkında sorulunca; “Allahü teâlâ “İnşâallah” buyurmakla, kullarına böyle söylemeyi, öğretmeyi murâd etmiştir” buyurdu. Âyet-i kerîmede Allahü teâlâ kâmil ilmi ile “İnşâallah” derse, ilmi noksan olan kulların konuşmalarında, “İnşâallah” demeleri gerektiği hakkında işâret vardır. Bu yüzden Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem kabristânda; (İnşâallah biz size yakında katılacağız) buyurmuştur. Halbuki, Peygamber efendimizin ölüm hakkında ve onlara kavuşma husûsunda hiçbir şüphesi yoktu... 

ALLAH İÇİN SEVMEK VE SEVMEMEK
Abdülkâhir Sühreverdî hazretleri, 1168 (H.563) senesinde Bağdad’da vefât etti. Ertesi gün erkenden Dicle kenarındaki dergâhına defnolundu. Vefat etmesine yakın buyurdu ki:
“Allahü teâlâ için sevmek, O’nun için buğzetmek, îmânın en güvenilir ve sağlam kulplarındandır. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker iyiliği emredip kötülükten alıkoyma, herkese, imkânı nisbetinde lâzımdır.”

 

Toplam Görüntülenme: 1222

Yayın tarihi: Pazar, 21 Kasım 2010

Bunları okudunuz mu?