Her işin bir güç bir de kolay tarafı vardır

Ebü’l-Hattâb bin Saîd hazretleri fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. Yemen’de, Cebele şehri yakınlarında doğdu. 1264 (H.663) senesinde vefât etti. Fakîh Muhammed bin Ömer hazretlerinin talebesi olup, ondan da birçok zât istifâde etmiştir. Ebü’l-Hattâb bin Saîd hazretleri, fıkıh ilminde derin âlim ve velîlik yolunda tam ve yüksek bir dereceye sâhipti. Bir dersinde şunları anlattı:

Dört mezhebin imamları ve onları taklîd eden âlimlerin hepsi, her Müslümanın dört mezhebden dilediğini taklîd etmekte serbest olduğunu ve haraç olduğu zamanlarda, başka mezhebin taklîd edileceğini bildirdiler. Allahü teâlâ, müminlerin dört mezhebe ayrılmalarını ve bunun, kulları için faydalı olacağını ezelde takdîr ve irâde buyurdu. Amelde mezheblere ayrılmaktan râzı olduğunu, Habîbi vâsıtası ile bildirdi. Böyle irâde etmeseydi, böyle olmazdı ve râzı olmasaydı, Resûlü, bu ayrılığın rahmet-i ilâhiyye olduğunu bildirmezdi. İtikâdda ayrılmayı yasak ettiği gibi, amelde ayrılmayı da yasak ederdi. Her işin bir “Azîmet” yanî güç tarafı ve “Ruhsat” yanî, kolay tarafı vardır. Bir işin bir mezhebde azîmeti vardır. Başka mezhebde ruhsatı bildirilmiştir. Azîmeti yapabilecek kimsenin, mezheblerin kolaylıklarını toplaması caiz değildir. Böyle yapmak dini oyuncak yapmak olur. Ruhsatlar, azîmeti yapmaktan âciz olanlar içindir. Âciz olmayanın, kendi mezhebindeki ruhsatı da yapmaması iyi olur. Elinden geldiği kadar azîmetle amel etmelidir. Müctehid olmayanların, bir mezhebi seçip, her işlerinde bu mezhebi taklîd etmeleri lâzımdır. Nazar ve istidlal yolu ile Nassdan hüküm çıkaracak dereceye yükselince, kendi ictihâdına tâbi olması lâzımdır, İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’in, ilminizi imamlarınızın aldıkları kaynaktan alınız. Taklîdcilikte kalmayınız sözü, böyle olduğunu göstermektedir. İmâm-ül-Harameyn, “Muhît” kitabında; “Gücü yetenlerin, dört mezhebde azîmet olan yolda bulunmaları vera’ ve takvâ olur. Çok iyi olur. Âciz olanların dört mezhebin ruhsatlarını yapması caiz olur. Fakat ruhsat için, o mezhebdeki şartlarına riâyet etmesi lâzımdır” buyurdu. İctihâd derecesinde olan bir âlimin, yanî delîlleri bulup, bundan hüküm çıkaran âlimin başkasını taklîd etmesi caiz değildir. Fakat avvâmın müctehidi taklîd etmesi vâcib olduğunu âlimler bildirmişlerdir. Müctehid olmayan kimse, müctehidi taklîd etmezse, dalâlete düşer demişlerdir.

Toplam Görüntülenme: 61

Yayın tarihi: Pazar, 14 Nisan 2024

Bunları okudunuz mu?