Emînüddîn bin Neccâr

Mısır’da yetişen Şâfii mezhebi âlimlerindendir. 845 (m.1441) senesinde doğdu. 929 (m. 1522) senesi Zilka’de ayının 27’sinde vefât etti. Sâlih Bülkînî ve Takıyyüddîn-i Şemnî gibi zâtlardan ilim öğrenerek yetişen Emînüddîn bin Neccâr, zamanının büyük âlimlerinden oldu.
Kur’ân-ı kerîm okuması o kadar tatlı ve güzel idi ki, okuduğu zaman kalbleri, gönülleri cezbederdi. Okumasını dinleyenler, “Böyle güzel ve tesirli okuyan başka birini daha görmedik.” derlerdi.

ÖYLE TESİR ETTİ Kİ...
Bir defa kalede mübâşir olarak vazîfe yapan bir hıristiyan, bir sabah vakti Câmi-i Gamrî’nin yanından geçiyordu, içeride Kur’ân-ı kerîm okuyan Emînüddîn hazretlerinin sesini duydu. O okuyuş kendisine öyle tesir etti ki, adetâ kendinden geçti. Kalbinde bir genişlik ve yumuşama hissetti. Derhâl içeri girip, o büyük zâtın huzûrunda müslüman oldu. İslâmiyete bağlılığı pek güzel oldu. Devamlı olarak gelir, namazlarını Câmi-i
Gamrî’de Emînüddîn hazretlerinin arkasında kılardı. Bu hâl, vefât edinceye kadar bu şekilde devam etti.
Câmi-i Gamrî’yi yaptıran, Ebü’l-Abbâs el-Gamrî; “Bu câmi bir beden, Emînüddîn hazretleri de o cesedin rûhu gibidir” buyururdu.
İnsanlara iyilik ve ihsânları da pek çok olan Emînüddîn bin Neccâr, çok yemek ikrâm eder, ziyâfet verir ve bizzat kendisi hizmet ederdi. Bununla beraber, heybet sâhibi, vakûr bir zât idi. Onu tanımayan bir kimse, ilk gördüğünde heybetinin tesiriyle korkup titremeye başlardı. İnsanlara karşı tatlı dil, güleryüz ve yumuşaklıkla davranması olmasaydı, hiç kimse kendisiyle beraber bulunmaya tahammül edemezdi.
Yavuz Sultan Selîm Hân Mısır’a girdiği zaman, kendisine imâmlık yapacak birini istediğinde, ittifâkla Emînüddîn hazretlerini gösterdiler. Sultan onu davet etti. O da gelip, Yavuz Sultan Selîm Hân Mısır’dan ayrılıp İstanbul’a dönünceye kadar ona imâmlık yaptı.

ELLİ YEDİ SENE İMAMLIK YAPTI
Emînüddîn bin Neccâr, elli yedi sene imâmlık vazîfesini devam ettirdi. Bu uzun zaman içinde, hiçbir vakit olmadı ki, ezân okunduğunda o zât abdestsiz bulunsun.
929 (m. 1522) senesi Zilka’de ayının yirmiyedinci günü hastalandı. Câmiye gelecek mecali olmadığı hâlde, kendini zorlayarak geldi. Akşam namazını kıldırdı. Namazdan sonra Haşr sûresinin son ayetlerini okurken vefât etti. Bâb-ı Nasr dışında bulunan türbesine defn olundu.

Toplam Görüntülenme: 1322

Yayın tarihi: Cuma, 17 Nisan 2009

Bunları okudunuz mu?