Cüneyd-i Bağdadi ve Tûr-i Sînâ'daki râhib

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin bir talebesi anlatır: Hocam Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri ile Hicâz’a gidiyorduk. Tûr-i Sînâ dağına varınca, hocam dağa çıktı. Biz de onunla birlikte çıktık. Mûsâ aleyhisselâmın durduğu makâmda durdu. Üzerimizi o makâmın heybeti kapladı. Hepimizi vecd hâli kapladı ve kendimizden geçtik. Bulunduğumuz yerin yakınında bir kilise vardı. Kilisedeki râhib bize;
-Ey ümmet-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! Bana cevâb veriniz, diye bağırdı.

“Bana cevâb veriniz!..”
Biz öyle bir tatlı hâlde idik ki, hiçbirimiz ona iltifât etmedik. Râhib tekrâr seslenip “temiz dîniniz için cevâb veriniz” dedi. Yine hiç cevâb veren olmadı. Üçüncü defa seslenip, “Ma’bûdunuz hakkı için cevâb veriniz” dedi. Vecd hâlinde olduğumuz için kimse cevâb vermedi. O hâl bitirince, Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri Tûr Dağından aşağı inmek istedi. Kilisedeki râhibin “bana cevâb veriniz” diye yemîn verdiğini söyledik. “Öyleyse onunla konuşalım. Belki Allahü teâlâ hidâyet verir de Müslümân olur” dedi.
Râhibi çağırdık. Yanımıza gelip, selâm verdi. Sonra bize “içinizden hanginiz üstâddır” dedi. Biz Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini göstererek, “büyüğümüz bu zâttır” dedik. Râhib, Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine, “bu yapdığınız iş (vecd) dîninizde umûmî midir, husûsî midir” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî “husûsîdir” cevâbını verdi. Râhib, “ne niyyetle böyle vecde gelirsiniz” dedi. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri, “Rabbimize kulluğumuzun kabûlü için” dedi. Sonra da, “nitekim Allahü teâlâ rûhlara (Ben sizin Rabbiniz değil miyim) buyurduğunda rûhlar, “Evet Rabbimizsin” demişlerdi, dedi. Râhib “o ses nedir” deyince, “ebedî nidâdır” dedi. Râhib “ne niyyetle oturursunuz” diye sorunca, “Allahü teâlâdan havf (korkmak) niyyetiyle otururuz” dedi. Râhib “doğru söylüyorsun” deyip, Kelime-i şehâdeti söyledi ve Müslümân oldu.

“Devamlı Onu isterler...”
Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri râhibe, “bizim doğru söylediğimizi nereden bildin” dedi. Râhib dedi ki: “Ben Mesîh bin Meryem’e inen İncîl’de şöyle okudum: (Muhammed’in “aleyhisselâm” ümmetinin havâssının [seçilmişlerinin] elbiseleri hırka, yemekleri ekmek parçaları ve meskenleri bir odadır. Onlar Allahü teâlâya âşıktırlar ve ancak Onunla ferâhlık ve râhatlık bulurlar. Devamlı Onu isterler.)
O râhib Müslümân olduktan üç gün sonra vefât etti...

Toplam Görüntülenme: 1732

Yayın tarihi: Perşembe, 23 Ağustos 2007

Bunları okudunuz mu?