YAVUZ SULTAN SELİM VE HALİMİ ÇELEBİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 29 Ağustos 2003

Yavuz Sultan Selîm Han pâdişâh olmadan önce, Trabzon'da vâliyken Halîmî Çelebi'yi kendine hoca edinip, talebe oldu ve ondan feyz aldı. Gece-gündüz onun huzûrundan ayrılmaz dı ve devamlı sohbetinde bulunurdu. Abdülhalîm Efendiye pekçok iltifât ve ihsânlarda bulundu. Allahü teâlânın inâyet ve ihsâniyle Osmanlı tahtına geçip pâdişâh olunca, onu yine yanından ayırmadı. Devamlı birlikte olmak ister ve kendisiyle ilmî sohbetlerde bulunurdu. Halîmî Çelebi, Yavuz Sultan Selîm Han ile birlikte Mısır Seferine katıldı.Nakledilir ki: Yavuz Sultan Selîm Han zamânında, Molla Şemseddîn diye bir saray hocası vardı. Teheccüd namazını kılan, iyi huylu bir zâttı. Yazması çok süratliydi ki, on günde bir mushaf-ı şerîfi yazıp bitirirdi. Yavuz Sultan Selîm Han, Mısır feth olununca, hocası, Halîmî Efendiye buyurdu ki: "Şemseddîn bize Tarih-i Vassâf yazsın." Halîmî Çelebi, pâdişâhın emrini Şemseddîn Efendiye bildirdikten sonra, Şemseddîn Efendi yirmi beş gün mühlet alıp, Halîmî Çelebi'nin evinde yazmaya başladı. Ancak Halîmî Çelebi'yi ziyârete gelenlerden bâzıları Molla Şemseddîn'le tanış olduklarından onun hücresine de uğrarlar ve çalışmasına mâni olurlardı. Bunun için odasının kapısını kilitleyip ve üstten kapının sürgüsünü çekip hızla yazmayı sürdürdüğü sırada âniden yanında bir kimseyi oturur halde gördü. Korkup heyecanlandı.

Devamını oku...

ŞEHİD PADİŞAH III. SELİM HÂN

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 28 Ağustos 2003

Veliahd Selim, devam etmekte olan Osmanlı-Avusturya-Rus Harbinde cephelerden gelen acı haberlere dayanamayan amcası, Birinci Abdülhamid Hanın vefâtıyla 7 Nisan 1789 târihinde Osmanlı Sultanı oldu. İçte ve dışdaki meseleleri hâl etmek için yüksek devlet memurlarının katıldığı, 16 Mayıs 1789 târihinde büyük bir dîvân toplantısı yaptı.Dîvânda devlet meselelerinin halli için herkesin fikirlerini söylemesini istedi. Dîvândan sonra idârî, mâlî, siyâsî ve askerî meselelerin halli için tâlimat verdi. Avusturya ve Rusya ile harplerin devâmına karar verildi. Mâliyenin düzelmesi için, sarayda bulunan altın ve gümüş eşyânın büyük bir kısmı paraya çevrilmek üzere, darphâneye gönderildi. Merkez ve eyâletlerdeki halk da Sultan Selim Hana yardımcı olmak ve saraya uymak için, altın ve gümüşlerini devlete teslim etti. Saray ve halkın yardımlarıyla cepheler takviye edildi. Fransa ve İspanya sefirleri sulh; Prusya, Kırım’ın kurtarılması için antlaşma; İsveç ise Rusya ya karşı yardım talebiyle harp teklif ettiler.

Devamını oku...

CAĞALOĞLU SİNÂN PAŞA (Çağalazâde)

1001 Osmanlı Hikayesi

Çarşamba, 27 Ağustos 2003

Merinalı kaptanlardan meşhur Viskond Çağala’nın oğludur. On iki yaşındayken babası Kaptan Çağala ile Merina’dan İspanya’ya giderken Türk leventleri tarafından yakala narak (1561) Sultan Süleyman’a (Kânûnî) takdim edildi. Yûsuf Sinan adı verilerek saraya alındı ve Türk-İslâm terbiyesiyle yetiştirildi. Sarayda silahtar ve kapıcıbaşı olarak görev yaptıktan sonra 1573’te Yeniçeri Ağalığına getirildi. Önce, Van ve ardından 1583’te vezirlik le Revan Beylerbeyi oldu. 1585’te Özdemiroğlu Osman Paşanın ölümü üzerine İran Serdarlı ğına getirildi. Bu sırada Tebriz ve Tiflis’i kuşatmadan kurtardı. 1586’da Bağdat Beylerbeyi olan Sinan Paşa, Temmuz 1591’de Uluç Hasan Paşanın vefâtı üzerine Kaptan-ı deryâ oldu. 1595’e kadar bu hizmette kaldıktan sonra kubbe vezirliğine getirildi.Sultan Üçüncü Mehmed Hanın Eğri Seferine üçüncü vezir olarak katıldı. Haçova Meydan Muhârebesinde ordunun sağ kol kumandanı olup yaptığı taarruzlarla yarım saatte düşmanın yirmi bin kişilik kuvvetini imhâ etti. Böylece kaybedilmiş gibi görünen muhârebe nin kazanılmasında büyük rol oynadı. Bu başarısından dolayı Hoca Sâdeddîn Efendiyle Kapıağası Gazanfer Ağanın tavsiyeleriyle İbrâhim Paşanın yerine vezir-i âzam oldu. Savaştan sonra askeri yoklatarak muhârebe meydanından kaçmış olan timar ve zeamet sâhipleriyle kapıkulu ocaklarından otuz bin kişinin dirliklerini kesmesi ve Kırım’da Gâzi Giray’ı azletmesi huzursuzluklara yol açtı. Bu sebeple sadârete gelişinden kırk beş gün sonra azledildi.

Devamını oku...

BİR ŞEHÎDİN SON SÖZLERİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Salı, 26 Ağustos 2003

Abdülezel Paşa, şehîd olduğu son savaşında askerlerine şöyle hitâb etmişti:"Askerlerim! Yiğitlerim! Kahraman evlâtlarım? Dînimize, namusumuza ve vatanımıza göz diken" düşmana haddini bildirmenin tam zamanıdır! Bilirsiniz ki hâinler korkak olur. Biz düşman üzerine yürürsek onlar kaçarlar. Hep beraber Allah, Allah! diyerek hücum edelim!..."Sonra da Papalivata, Tirpan ve Misfaki tepelerini göstererek söyle dedi: "Aslanlarım! Şu gördüğünüz tepenin zaptı bizim için çok mühim ve pek şanlı bir muzafferiyet kazandıracaktır. Siz ki Milona geçidi gibi en zor geçidi aşıp, en çetin yerlere hücum ederek Osmanlı'nın kahramanlığını bütün cihâna gösterdiniz. Siz kahramanların evlâtlarısınız. Allahü teâlânın yardımı ile, su tepenin üzerinde vuku bulacak kahramanca bir hücumla zâten gözü yılmış olan düşmanı tamamen perişan edeceğinizi, sancağımızı oraya dikerek Osmanlının şânını yücelteceğinizi ümîd ediyorum. Eğer bu tepeyi zaptederseniz önümüzde çiçeklerle süslenmiş geniş bir zafer sahrası açılacak. Bütün İslâm âlemi ve Osmanlılar, sizin bu kahraman muzafferiyetinizden dolayı ilân-i şükran ve iftihar edeceklerdir. Analarınız sizi bugün için doğurdu, bugün için büyüttü!

Devamını oku...

SURRE ALAYI

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 25 Ağustos 2003

Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerîfeyn ahâlisine, zâhidlere, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara gönderdikleri para ve değerli eşyâlara surre; bunları götüren topluluğa da surre alayı denirdi.Bilinen ilk surre alayları, Abbâsiler devrinde (750-1258) gönderildi. Eyyûbiler (1174-1250) ve Memlukler (1250-1517), bu güzel âdeti devam ettirdiler. Herşeyin en güzelini Haremeyn-i şerifeyne lâyık gören Osmanlılar da, surre alaylarının en güzellerini gönderdiler. Osmanlı Devletinde bilinen ilk surre alayı, Yıldırım Bâyezîd Han tarafından Edirne’den gönderildi. Gönderilen hediyeler arasında 80.000 altın para da vardı. Çelebi Sultan Mehmed Han, Sultan İkinci Murâd Han ve Fâtih Sultan Mehmed Han zamânında artarak devam etti. Yavuz Sultan Selim Hanın Halife-i Müslimîn olmasından sonra daha da sistemleştirildi. Bu hizmet devletin yıkılışına kadar en zor şartlarda bile devam ettirildi.

Devamını oku...

HADIM SİNÂN PAŞA VE MISIR SEFERİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 24 Ağustos 2003

Yavuz Sultan Selim Hanın vezir-i âzamlarındandı. Şecâatı ve cesâretiyle kendini tanıtarak, Bosna Sancakbeyliğine kadar yükseldi. Çaldıran Savaşından önce Anadolu Beyler beyliğine getirilerek, İran Seferi sırasında önemli hizmetleri görüldü. Ordu-yı Humâyûnun Sivas’tan îtibâren öncülüğünü yaptı ve Çaldıran Muhârebesinde, Osmanlı ordusunun sağ kanadına kumandanlıkta bulundu. Aldığı tedbir ve uyguladığı taktikle zaferin kazanılmasında önemli rolü oldu. Çaldıran dönüşü Ordu-yı Hümâyûn Amasya’da kışlarken, Rumeli Beylerbeyi liğine getirildi.Ertesi sene Dulkadıroğlu Alâüddevle üzerindeki zaferi üzerine, 18 Haziran 1515’te vezir-i âzamlığa getirildi. Şah İsmâil’in Çaldıran hezimetinden sonraki siyâsî faaliyetlerinde, Memlûk Sultanı ile anlaşması, İranlıların Mardin civârında bir Osmanlı karakolunu basmaları üzerine, Sinân Paşa, Diyarbekir ucuna gönderildi. Kayseri’de kuvvetlerini toplayan Sinân Paşa, Diyarbekir’e ulaşmak için Memlûk sınır beylerinden geçiş izni istedi. Beyler ters cevap verdikleri gibi Memlûk Sultanı da Osmanlılar İran ile uğraşırken onları arkadan vurmak için Haleb’e geldi. Durum Sultan Selim Hana duyurulunca, seferin yönü değiştirilerek, Memlûklar üzerine gidilmeye karar verildi. Sultan Selim Han, görülmemiş bir süratle hareket ederek ordunun başına geçti. 24 Ağustos 1516’da Memlûklarla yapılan Mercidabık Savaşında zaferin kazanılmasında, Sinân Paşanın büyük hizmetleri görüldü.

Devamını oku...

KANİJE KAHRAMANI TİRYAKİ HASAN PAŞA

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 23 Ağustos 2003

Osmanlı Avusturya savaşları sırasında Eflak ve Boğdan cephesinde bulunan Hasan Paşa, Osmanlı birliklerinin yenilmesi üzerine yalnız kalmış, tek başına düşmana taarruz etmek istemişse de atının dizginlerine yapışan kethüdası;“Devletlü, siz tedbirli bir vezirsiniz. Tek başınıza düşmana nasıl karşı çıkarsınız? Sizin vücûdunuz bu millete lâzımdır.” diyerek bırakmamıştı. Bu durum Hasan Paşanın kahramanlığı hakkında anlatılanlardan sâdece biridir.1600 yılında Kanije Kalesi fethedilerek beylerbeylik hâline getirildi ve idâresi Tiryaki Hasan Paşaya verildi. Ertesi sene Avusturya Arşidükü Ferdinand 50.000 kişilik kuvvet, 42 büyük topla Kanije önüne gelerek kaleyi kuşattı. Orduda başta Avusturya ve Almanlar olmak üzere İtalya, İspanya, Papalıkla gönüllü Fransız ve Macar birlikleri bulunmaktaydı. Kaledeyse sâdece 5000 civârında mücâhid vardı.

Devamını oku...

SABETAY SEVİ VE VÂNÎ MUHAMMED EFENDİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 22 Ağustos 2003

 

Sultan Dördüncü Mehmed Han, Vâlide Turhan Sultan, vezirler ve âlimlerin açılışında hazır bulunduğu Yeni Câmideki ilk Cumâ vâzını yapan (1664) Vânî Mehmed Efendi, çeşitli beyannâmeler yayınlayarak Osmanlı Devletine karşı çıkan, bu beyannâmeleri bütün dünyâ Yahûdîlerine göndermeye çalışan, kendisinin Mesih olduğunu iddiâ eden meşhur dönme Sabatay Sevi’nin yargılandığı yüksek dîvânda üye olarak bulundu. Sabatay Sevî kendisinin Mesih olmadığını ve yaptıklarını inkâr ve Müslüman olduğunu îlân etti. Mehmed Efendi ismini aldı. Onun Müslüman olmuş görünmesiyle ilgili olarak Vânî Mehmed Efendi; “Bu adamın Müslümanlığı kalbî hisler ve ihlâs ile kabul ettiğine kâni değilim. Fakat dînimiz şüpheyi reddeder ve kişinin îmânı üzerinde hüküm ancak cenâb-ı Hakk’ındır. Bu îtibârla ihlâsla Müslüman olmasını niyâzdan başka şey yapamam.” dedi.

1682 yılında Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana’daki Haçlı orduları karşısında bozguna uğradığında, Vânî Muhammed Efendi ordu şeyhiydi. Bunun için ordunun dönüşünde Bursa’da KestelKöyüne sürgün gönderildi. Kestel’de büyük bir câmi ve mektep yaptırdı. 1684’te Kestel’de vefât etti.Boğaziçindeki Vaniköy Câmiini de yaptırdı. Bu semt ismini Vânî Efendiden almıştır ve Vânîköy denmiştir.

Devamını oku...

ELHAMDÜLİLLAH MUSLUMANIZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 21 Ağustos 2003

Kafkas kartalı diye anılan İmam Şamil, çarlık Rusya'sının düzenli ordularına karşı Kafkasya'nın bağımsızlığı için bir avuç fedakar ve sadık adamıyla uzun yıllar mücadele vermiş bir lider ve kahramandı. Çarlık Rusya'sının her imkana sahip orduları karşısında, insan da dahil eksilen hiç birşeyi yerine koyamadığı için sonunda mağlup olmuş ve esir düşmüştü. Fakat Rus çarı onu, cesaret ve kahramanlığına hayranlığından dolayı bir esir gibi değil bir misafir gibi karşılamıştı. Üstelik sarayında Şeyh Şamil için bir de ziyafet düzenledi. Yemek devam ederken, Çar kaba bir tarzda imam Şamil'in iştahlılığını iğnelemeye kalkıştı ve "Yahu bu adam beni de yiyecek" dedi. Şeyh Şamil bu, sözün altında kalmadı. Misafirini iğnelemekten çekinmeyen bu kaba Rus'a tereddütsüz şu sözü söyledi:

"Elhamdülillah biz Müslümanız, domuz eti yemeyiz”

Devamını oku...

İSTANBUL'UN FETHİ VE İNSAN HAKLARI

1001 Osmanlı Hikayesi

Çarşamba, 20 Ağustos 2003

Fetih öncesi Bizans’ın iç durumu hiç iyi değildi. Devlet halkını soyuyor ve çeşitli zulümlerle inletiyordu. Avrupa ve Papalığın yardımını sağlamak için halkını, din değiştirip Katolik olmaya zorluyordu. Vergiler ödenemez büyüklükte idi. Halkın ayaklanmasını önlemek için papazlara, hurafeli inançları körükleme emrini verdiler. Bir yıldız kayması, baykuş ötüşü veya sis basması, felaket habercisi olarak anlatılıyordu. Meryem ana tablosunu bir yerden bir yere taşıyan birisinin ayağı kayıp düşse, halk günlerce yas tutuyordu. Halkı putperest yapmışlardı. Devlet din adamlarını köle gibi kullanıyordu.Halbuki, Fâtih Sultan Mehmet, İstanbul’u alınca hemen halka sordu: “Sizin din ulularınız nerededir?” İleri gelenler, din değiştirmeyi kabul etmediği için Gennadiosun hapsedildiğini söylediler. Derhal zindandan Gennadios çıkarıldı. Fâtih huzura kabul etti. Hâl hatırını sordu. Kendi has ahırından kıymetli bir at getirtip hediye etti. Onuruna mükellef bir ziyâfet verdi. Gönlünü aldı. Çok süslü bir asayı merasimle ve eğilmeden, etek öptürmeden eline verip, “Patrik olunuz! Her hususta sizden önce gelenlerin hukukuna sahipsiniz. Kavminiz her türlü din işlerinde serbesttir. Varın mesut olun!” diyerek bizzat atına kadar refâkat edip öyle göndermiştir.

Devamını oku...