Bu sayfayı yazdır

Allahü teâlânın rahmetini ummalı

Celâleddîn Muhammed Tâzifî hazretleri fıkıh âlimi ve kadıdır. 899 (m. 1494)’de Haleb’de doğdu. 963 (m. 1556)’da aynı yerde vefât etti. Kalâid-ül-Cevâhir adlı eserinin mukaddimesinde, özetle şöyle dedi:

“Kusur ve günahlarını itirâf edip, Rabbinin lütfundan af ümîd eden bu muhtaç kul, Muhammed bin Yahyâ’nın, Allahü teâlâ günahlarını affeylesin. Hayırlarını çoğaltsın. Evliyâsına (sevgili kullarına) doğru yolu gösteren Allahü teâlâya hamd ederim. Onlar eliyle, bütün hayırları ve iyilikleri akıttı. Onları, her türlü kötülüklerden, çirkin işlerden korudu. Kim bunlara uyar, dediklerini tutarsa kazanır. Saadete erer. Kim onların yolundan ayrılırsa sapıtır. Felâkete düşer. Kim de onlara sığınırsa, kurtulur, doğru yola girer. Kim de onları beğenmeyip kötülerse, sonsuz felâkete uğrar, helak olur. Sığınılacak, ancak Allahü teâlâ olduğunu bilen kimsenin hamdetmesi gibi hamd olsun. Hayır ve şerrin, ancak Allahü teâlâdan olduğuna îmân etmiş kimsenin şükretmesi gibi şükür olsun. Allahü teâlânın nimetleri, ihsânları sayısınca Muhammed aleyhisselâma ve O’nun yakınlarına, salât ve selâm ederim.”
Müminler, dâima Allahü teâlânın rahmetini ummalıdırlar. Ne kadar âsî ve günahkâr olursa olsun, Allahü teâlâdan ümidini kesmemelidir. Nitekim hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; “Ey Âdemoğlu! Sen duâ edip rahmetimi umduğun müddetçe, senden olan şey üzerine senin için mağfiret etmekten kaçınmam. Ey Âdemoğlu! Sen yeri doldurmaya yakın hatâ ile bana gelsen, şirk koşmuş olmadığın müddetçe, ben de sana yer dolmaya yakın mağfiret ve ihsân ederim. Ey Âdemoğlu! Senin günâhın semânın safhasına yetişse, bundan sonra benden mağfiret talep etsen, mağfiret ederim” buyurdu.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Eğer müminler, Hak teâlânın gadabının ne kadar olduğunu bilselerdi, Cennete girmekten kati olarak ümit keserlerdi. Eğer kâfirler, Hak teâlânın rahmetinin miktarını bilselerdi, Cennete girmeye tamah ederlerdi” buyurdu.
Allahü teâlâ birçok şeyi saklayıp gizledi. Rahmetini tâat içinde, gazabını günahlar içinde, evliyâyı kulları içinde gizleyerek, kullarının beyn-el-havf ver-recâ içinde olmalarını istedi.
Beyn-el-havf ver-recâ: “Mahşer ehlinden biri ehl-i Cehennemdir” deseler; “Acaba o ben miyim?” diye düşünmektir. Yine; “Mahşer ehlinden biri ehl-i Cennettir” deseler yine; “Acaba ben miyim?” diyerek, kişinin kalbinin sakin olmaması, ümîd ve korku içinde olması demektir.

Toplam Görüntülenme: 904

Yayın tarihi: Çarşamba, 11 Eylül 2019