Bu sayfayı yazdır

Selâm bin Abdullah Bâhilî

Selâm bin Abdullah Bâhilî hazretleri, Endülüs’de (İspanya) bulunan İşbîliyye (Sevilla) şehrinde yetişen İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. 839 (m. 1435) senesinde vefât etti. “Mekârim-ül-ahlâk” isimli kitabında buyurdu ki: 

Gıybet: En zemmedilen (kötülenen) iş, en çirkin söz, en kötü bir huy, çetin azâba sebeb olan bir hâldir. Hasede, azgınlık ve taşkınlığa delâlet eder. Gıybet, nemîmenin (söz taşımanın) girdiği yere girer. Kin ve musibetin habercisidir. Allahü teâlâ gıybeti ölü eti yemekle beraber kıldı. Hucurât sûresi 12. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Müslümanların ayıp ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizi gıybet etmeyin. Sizden biriniz, hiç ölü kardeşinin etini yemeyi ister mi? Bundan tiksindiniz (değil mi?) O hâlde (Gıybet etmekte) Allahtan korkun” buyuruldu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize, gıybetin ne olduğu suâl edildiğinde buyurdu ki: “Kardeşin hakkında onun hoşlanmadığı şeyi söylemendir. Onun hakkında söylediğin bu söz doğru ise, gıybet etmiş olursun. Söylediğin söz yalan ise iftira etmiş olursun.” Başka bir hadîs-i şerîfte de; “Üç kimse vardır ki, onlar hakkında konuşmak gıybet olmaz. Zâlim idâreci, içki içen kimse ve yaptığı kötülüğü ilân eden kimse” buyuruldu. Allahü teâlâdan haya etmeyen açıktan günah işleyen, yaptığı kötülükleri insanlardan gizlemiyen bir kimse, hayâ perdelerini yırtmıştır. Artık kendisine hüsn-i zan edilmek durumundan çıkmış, kötülük işlediği kesin bir hâl almıştır. Büyüklerden birisi buyurdu ki: “Gıybetten çok sakın. O öyle kötü bir iştir ki, ona izin yoktur.” 

Edîblerden birisi oğluna dedi ki: “Ey oğlum. Yalan olmasa bile gıybet etme! Doğru söylemiş olsan bile, konuşmanı kötü yapmış olursun. Eğer yalan konuşursan, birçok kötülüğü bir araya getirmiş olursun.” 

Hikmet sahipleri demişlerdir ki: “Ekmeğini insanların etleriyle (gıybet ederek) yiyen kimse, kendini manevî kirlerden korumamış olur. Selef-i sâlihînden bazısı, abdesti bozulunca hemen abdest aldığı gibi, ağızından gıybet olan bir söz kaçırmış olsa, hemen abdestini tazelerdi. Yine onlardan bazıları oruçlu iken gıybet etmiş olsalar, o günkü oruçlarını kaza ederlerdi. Fıkhî bakımdan, gıybet yapılınca tekrar abdest almak veya orucu kaza etmek lâzım olmadığı hâlde, o büyükler, emirlere bağlılıktaki yükseklikleri, günahlardan son derece kaçınmaları ve gıybetin çirkinliği sebebiyle böyle yaparlardı. 

Toplam Görüntülenme: 995

Yayın tarihi: Perşembe, 03 Ocak 2013