Bu sayfayı yazdır

Abdülhamîd Trablûsî

Abdülhamîd Trablûsî rahmetullahi aleyh, Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerinden olup, 606 (m. 1210) senesinde Libya’da Trablus’ta doğdu. 684 (m. 1285)’te Tunus’ta vefât etti.
Bu mübarek zat, vefatına yakın, bir dersinde buyurdu ki:

Resûl, kendisine Allahü teâlâ tarafından vahiy yolu ile yeni bir din gönderilen Peygamberdir. Bu din ile Allahü teâlâya nasıl ibâdet edileceğini bildiren, her asırda gelen Peygamberlere Nebî denir. Peygamberliğini bildirdikten sonra, îmân etmeyenlerle cihâd etmesi emrolunan Peygamberlere “Ülül’azm” denir. [Âdem, Nûh, İbrâhîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed Mustafâ aleyhimüssalâtü vesselâm ülül’azm Peygamberlerdir.] Nebî ve Resûllerden bazıları dahâ üstündür. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde; [Bekara sûresi 253’üncü âyet-i kerîmede meâlen] (Bu Peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özellikler ile diğerlerinden üstün kıldık...) buyurmuştur.
Peygamberlerden bazısının bazısından üstün kılınması, marifet ve tâat husûsundadır. Bazı âlimler; cömertlik ve ahlâk bakımından, bazıları ise hilm ve hilkattendir, demişlerdir. Yine âlimlerden bir kısmı, bu üstünlük, sözüne güvenirlik ve tevekkül bakımından demişlerdir. Bir kısmı da nefsin hîlelerini ve şeytânın vesveselerini bilmek bakımındandır, demişlerdir. Fakat, Peygamberler hakkında bu bakımdan fazîletlidir diye tayîn etmek meşrû değildir. [Emânet, sıdk, teblîg, adâlet, ismet, fetânet, emnül-azl sıfatlarının bütün Peygamberlerde bulunduğuna inanmak lâzımdır.] Nitekim Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” şöyle buyurmuştur:
(Peygamberler arasında ayırım yapmayınız!)
Ancak biz, Peygamber efendimizin dahâ fazîletli olduğunu biliriz. Çünkü Onun, diğer Peygamberlerden fazîletli olduğu nâss ile, yanî âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile sâbittir. Hadîs-i şerîfte şöyle bildirilmişdir:
(Ben, Âdemoğullarının seyyidiyim, öğünmüyorum!) Hazret-i Muhammed “aleyhi minessalevâti efdalühâ ve minettehiyyâtü ekmelühâ” hâtemün nebiyyîn [Son Peygamber olarak] ve Seyyidil mürselîn [Bütün resûllerin en üstünü olarak], âlemlere rahmet ve kıyâmet gününün şefaâtçisidir. Nitekim bu husûs âyet-i kerîme ile sâbit olmuştur. Allahü teâlâ [Enbiyâ sûresi 107’nci âyetinde meâlen] (Ey Resûlüm! Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!) buyurmuştur...

Toplam Görüntülenme: 965

Yayın tarihi: Çarşamba, 07 Kasım 2012