Bu sayfayı yazdır

Ali Cürcânî

Ali Cürcânî hazretleri, Şâfiî fıkıh ve tefsîr âlimidir. 392 [m. 1001] senesinde İran’da bulunan Cürcân’da vefât etti. Rey şehrinde kâdî idi. Ali Cürcânî tefsîrinde şöyle yazmaktadır: 

İslâmiyetten evvel, Arablar, Receb veyâ Muharrem aylarında harb edebilmek için, ayların yerini değiştirir, ileri veyâ geri alırlardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hicretin onuncu senesinde, doksanbin Müslümân ile Vedâ Haccı yaptığı zamân: (Ey Eshâbım! Haccı tam zamânında yapıyoruz. Ayların sırası, Allahü teâlânın yarattığı zamândaki gibidir!) buyurdu. Abdullah’ın evlendiği sene, ayların yeri değişik idi. Receb ayı, Cemâzil-âhır yerinde idi. Yanî bir ay ileride idi. O hâlde, nûr-i Nübüvvetin, Âmine “rahmetullahi teâlâ aleyhâ” validemize intikâli, şimdiki Cemâzil-âhır ayındadır. Regâib gecesinde değildir. 

*** 

Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” kıyâmete kadar evlâdı da güzel ve beyâzdır. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbı da, beyâz ve güzel idi. Osmân “radıyallahü anh” beyâz, sarışın idi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem, Bizans İmparatoru Heraklius hükûmetine gönderdiği sefîri Dıhye-i Kelbî çok güzel olup, İstanbul sokaklarında gezerken, yüzünü görmek için, Rum kızları sokaklara çıkardı. Cebrâîl “aleyhisselâm” çok defa Dıhye “radıyallahü anh” şeklinde gelirdi. 

Mısır, Şâm, Afrika, Sicilya ve İspanya yerlileri Arab değildir. Arablar, İslâmiyyeti dünyâya yaymak için, Arabistân yarımadasından çıkarak buralara geldiklerinden, bugün buralarda da mevcûttur. Fakat, bugün bu memleketlerin hiçbirinin ahâlisini Arab diye ismlendirmek doğru olmaz. Mısır ahâlîsi esmerdir. Habeşistân ahâlîsi siyâhtır. Bunlara Habeş denir. Zengibâr ahâlîsine zencî denir. Bunlar da siyâhtır. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” akrabâsını, Arabları sevmek ve saymak ibâdettir. Onları her Müslümân sever. Çeşitli İslam memleketlerine misâfir gelen siyâh fellâhlar, Habeşler, zencîler, hürmet ve ikrâm olunmak için, kendilerini, Arab diye tanıtmış, Müslümânlar da, sözlerine inanıp bunları sevmişlerdir. Çünkü, bu sevgide siyâh, beyâz ayırımı yoktur. 

KURTULUŞ VESÎLESİ... 

Ali Cürcânî hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

“Bizden önceki büyüklerimizden duydum: Sünnete sarılmak, insanın dünyâ ve âhirette kurtuluşuna vesîledir. İlmi yaşatmak din ve dünyâ işlerinin iyi olmasını temin eder. İlim giderse, din ve dünyâ da gider. Her şeyin nizam ve intizâmı bozulur.” 

Toplam Görüntülenme: 998

Yayın tarihi: Cuma, 07 Eylül 2012