Bu sayfayı yazdır

Muhyiddîn Mehmed Bey

Muhyiddîn Mehmed Bey, Osmanlı devri din ve fen âlimlerinden, tasavvuf büyüklerindendir. Sultan İkinci Bâyezîd Hânın kumandanlarından idi. İlme ve tasavvufa karşı aşırı istek ve arzusu olduğundan, idâreciliği bırakıp, kendisini ilme verdi. Ahmed ibni Kemâl Paşanın hizmetine girdi. Din ve fen ilimlerinde de yetişti. Medreselerde müderrislik yaptı. Bir gün rahatsızlandı. Bu hastalığı sırasında kendisine Mısır kadılığı verildi. Mısır’a gitmek üzere karadan yola çıktı. Kütahya’ya geldiği zaman hastalığı arttı ve 1543 (H.950) senesinde orada vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce kendisinden nasihat isteyen bir zata buyurdu ki: 

Yemekleri, keyif için, lezzet için yememeli, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeye kuvvet bulmak için yemelidir. Eğer önceleri, böyle niyyet edemezseniz, her yemekte, zor ile böyle niyyet ediniz. Hakîkî niyyet yapabilmeniz için, Allahü teâlâya yalvarınız! Tasavvuf, az yemek, az içmek değildir. Herkesin helâlden kazanıp, doyuncaya kadar yemesi lâzımdır... 
Yeni ve temiz giyinmeli ve giyinirken ibâdet için, namâz için süslenmeye niyyet etmelidir... Elbiseyi herkese gösteriş için giymemelidir ki, günâhtır. Bütün hareketler, işler, sözler, okumak, dinlemek, hep Allah rızâsı için olmalıdır. Onun dînine uygun olmasına çalışmalıdır. Böyle olunca, insanın her a’zâsı ve kalbi Allahü teâlâya müteveccih olur... 
Evet, bunları yapmak, size bugün için güç olacağını biliyorum. Çünkü, çeşitli mâniler etrâfınızı sarmıştır. Âdete, modaya kapılmış bulunuyorsunuz. Ayıplanmak, izzet-i nefse dokunmak kuruntularına tutulmuşsunuz. Bütün bunlar, ahkâm-ı islâmiyyeyi yerine getirmenize mâni olmaktadır. Hâlbuki, Allahü teâlâ, İslâmiyyeti, bozuk âdetleri, çirkin modaları kaldırmak için ve nefs-i emmârenin benlik, izzet-i nefs çılgınlıklarını yatıştırmak için gönderdi. Fakat, Allahü teâlânın ismini, kalbde hâtırlamaya devâm nasîb olursa ve beş vakit namâz gevşek davranmadan, şartları ile kılınırsa ve helâl ve harâma, elden geldiği kadar dikkat edilirse, bu mânilerden kurtulmanız, oraya çekilmeniz umulur... 

KENDİ KUSURUNU GÖRMEK!.. 
Bu nasîhatleri yazmanın ikinci bir sebebi de, bunlar yapılmasa bile, kendi kusûr ve kabâhatini anlamaya yarar ki, bu da büyük ni’mettir. Bulmayıp da, bulmadığını anlamamaktan ve kusûrunu bilmemekten ve vazîfeyi yapmadığına utanmamaktan, Allahü teâlâya sığınırız. Böyle kimseler, İslâmiyyeti tanımayan, kulluğunu yapmayan inâdcı câhillerdir...

Toplam Görüntülenme: 1218

Yayın tarihi: Pazartesi, 02 Ocak 2012