Bu sayfayı yazdır

Muhammed Çelebi Sultan

Muhammed Çelebi Sultan, Anadolu’yu aydınlatan meşhûr velilerdendir. Eğirdir’de doğdu ve 1494 (H.900) de orada vefat etti. Babası, Pîrî Halîfe Sultandır. Seyyid olup nesebi yirmi üçüncü batında hazret-i Hüseyin’e ulaşır. Babası Pîrî Halîfe Sultan, mânevî bir işâret üzerine genç yaştayken İran’ın Hoy şehrinden, hocası Şeyhülislâm Berdeî hazretleriyle birlikte Anadolu’ya göçmüştür. Anadolu’ya gelince, büyük bir mürşid-i kâmil olan hocası Şeyhülislâm Berdeî’nin kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten Muhammed Çelebi Sultan doğmuştur. 
Muhammed Çelebi Sultan hazretleri vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

“Yavrum! Dünyada kalmak zamanı pek azdır. Bu kısa zamanın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Pek azı kalmıştır. Âhıret zamanı ise sonsuzdur. Orada başa gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, yâ sonsuz nîmetler, zevkler veya bitmez tükenmez azâblar, acılar vardır. Muhbir-i sâdık, yâni hep doğru söyleyici, bunları haber vermiştir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin, durmadan çalışması lâzımdır. Yavrum! Ömrün en kıymetli zamanları, boş yere geçti. Allahü teâlânın düşmanı olan nefsin isteklerini yapmakla tükendi. Şimdi, ömrün en kıymetsiz, başarısız zamanı kaldı. Artık, bununla da, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaz, kuvvetli zamanda elden kaçırılanı, kuvvetsiz, kıymetsiz zamanda yakalayamaz isek ve az bir emekle ve kısa bir sıkıntı ile, sonsuz rahat ve nîmetlere kavuşmaz isek ve sayısız çirkin işlerimizi, az bir iyi işle örtmez isek, yarın kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzuruna ne yüzle çıkabiliriz? Oraya ne özür ve bahâne götürebiliriz? Bu gaflet uykusu ne vakte kadar sürecek. Gaflet pamuğu kulaklarda ne kadar kalacak? Bir gün, gözlerden perdeyi kaldıracaklar. Kulaklardan gaflet pamuğunu çıkaracaklar. Fakat, faydası olmayacak. O zaman pişmanlıktan, utanmaktan başka yapılacak şey olmayacak... 

ÖLÜM GELMEDEN!.. 
Ölüm gelmeden önce, yapacak işi bilmeli. Yüzü ak olarak, Allahü teâlâyı özleyerek cân vermelidir. Önce, îtikadı düzeltmek lâzımdır. Dinden olduğu tevâtür yolu ile, yâni çok kimselerin söylemesi ile zarûrî olarak bilinen şeylere inanmak elbette lâzımdır. Bundan sonra, fıkıh kitaplarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarûrîdir. Bundan sonra da, tasavvuf yolunda ilerlemek gelir...” 

Toplam Görüntülenme: 1326

Yayın tarihi: Çarşamba, 21 Aralık 2011