Bu sayfayı yazdır

Bekkâr Rahîbî hazretleri

Bekkâr Rahîbî hazretleri Şam evliyâsındandır. Şam’ın Menzil-ül-Ketife denilen bölgesine yakın Rahîbe köyünde doğdu. Bu yüzden buraya nisbetle “Rahîbî” denildi. 1656 (H.1067) senesinde Şam’da vefât etti...

Bekkâr Rahîbî, Mekke-i mükerremede bulunduğu sırada bâzı velîler ile sohbet ediyordu. Birden; “Osmanlı sadrâzamı Kemânkeş Kara Mustafa Paşa öldürüldü. Sadâret mührü, Rüstem Paşanın torunu ve Şam Nâibi olan Semih Mehmed Paşaya verildi” dedi. Bu haberi orada bulunanlardan öğrenen bir zât kabulde tereddüd etti. Şam’a gidince araştırdı. Gerçekten sadâret mührünün, durumu haber aldığı gün gelmiş olduğunu öğrendi. Sonra o zât, Şeyh Bekkâr’ın Şam’dan ayrılıp ayrılmadığını sordu. “Onu görmedik. Şam’dan ayrılalı epey zaman oldu” dediler.
Karaçelebizâde isminde bir zât, Kâdı olarak Mekke-i mükerremeye gitmek üzere Şam’a gelmişti. Bu sırada Bekkâr Rahîbî onu ziyâret etti. Ona; “Bir müddet sonra Şam kâdısı olarak tâyin edileceksin. Bu yüzden Mekke-i mükerremeye gitmemeni tavsiye ederim” dedi. O gün Şam kâdısı olarak tâyin olduğu emri geldi. Karaçelebizâde, Mekke-i mükerremeye gitmeyip Şam’da göreve başladı. 
Bekkâr Rahîbî hazretleri, sohbetlerinde buyurdu ki:

“MÜRÜVVET SAHİBİYSEN!..”
“Mürüvvet, arkadaşının hatâ ve kusurlarını bilmezlikten gelmektir.”
“Tövbe için bir özür olmaz. Bütün günâhkâr kullara ve âsilere tövbe farzdır. Yaptıkları ister büyük, ister küçük günah olsun.”
“Tasavvuf, kulun her vakitte, o vakit için en iyi olan şey ile meşgûl olmasıdır.”
“İlim iticidir. Allah korkusu sevk edicidir. Nefs ise itâatsizdir, serkeştir. Murâdını eksiksiz eline geçirmen için, nefs atını ilim siyâsetiyle idâre et. Korku ile tehdîd ederek sür!”
“Muhabbet rızâya, rızâ da muhabbete dâhildir. Rızâsız muhabbet, muhabbetsiz rızâ olmaz. Çünkü insan ancak sevdiğine râzı olur, râzı olduğunu sever.”
Bekkâr Rahîbî hazretleri, vefatından bir müddet evvel buyurdu ki:
“Ölümden korkuyor ve hazırlığımız yok diyorsak ne duruyoruz? Ne yapacaksak bir ân önce yapalım. Yarın, vakit, fırsat elverir mi, bunu bilmiyoruz. Giden günler sermâye-i ömürden gidiyor. Sonra bu sermâye âniden tükenir de haberimiz bile olmaz!”

Toplam Görüntülenme: 1358

Yayın tarihi: Perşembe, 23 Haziran 2011