Bu sayfayı yazdır

Nûri bin Hüseyin Efendi

Nûri bin Hüseyin Efendi, İstanbul’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Lakabı “Şemseddîn”dir. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânînin onbeşinci bâtından torunudur. 1801 (H.1216) senesinde İstanbul’da doğdu. 1866 (H.1282) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:

KENDİLERİ DE BİLMEZ!..
“Zamanımızda ‘Şeyhiz’ diyerek, insanlara doğru yolu göstermek isterler. Fakat kendileri doğru yolun hangisi olduğunu bilmezler. Böyle kimseler kör bir insan gibidir. Bunların talebeleri de kör olur. Bunların, eninde sonunda tehlikeli bir uçuruma düşmelerinden korkulur. Bir başka grub daha vardır ki, bunların ne gusül abdesti, ne abdesti, ne namazı, ne de oruçları vardır!.. Her türlü yasakları mübâh derecesinde işlerler. ‘Bizim guslümüz ezelîdir. Abdestimiz o zaman alınmıştır. Namaz ve oruçlarımız o zaman edâ olmuştur’, ‘Biz cemâl âşıkıyız. Bizim Cennet ve Cehennemle işimiz yoktur’ derler. Bu gibi kimselerden uzak olmak lâzımdır.”
Nûri Efendi vefat edeceği zaman talebelerine şu vasiyeti yaptı:
“Ey hakkı hak olmayandan ayırt ederek, Allahü teâlânın rızâsına tâlib olan ve Resûl-i ekremi çok seven kardeşlerim! Doğru yolu gösteren bir rehber bulup, ona talebe olmaya çalış. Çünkü rehbersiz yola çıkmak ve yolu bulmak, gecenin zifirî karanlığında bilinmeyen bir yolda, ışıksız ve tek başına gitmek gibidir. Böyle bir durumda, insan gittiği yeri görmez, bastığı yeri bilmez. Önünde çukur mu yoksa uçurum mu var, fark edemez. Bu şekilde yola çıkanların, tehlikeye düşmelerinden korkulur. Mürşid-i kâmilin huzûruna gidip geldiği için, o yolların hatâlarını ve tehlikelerini görüp anlamıştır. Mürşid-i kâmil, kendisine bağlanan talebesini o yollardan kolaylıkla geçirir. 

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN ALÂMETİ
Mürşid-i kâmilin alâmeti çoktur. Fakat söyleyeceğim şu üç husûsu iyi dinle: 
1) Huzûruna vardığın zaman bütün gamın ve kederin gider. İçinde bir ferahlık ve muhabbet uyanır. 2) Meclisinden ayrılmayı istemezsin. Bir inci tânesi gibi olan sözleri, muhabbetini arttırır. 3) Ziyâretine gelen herkes duâsını niyâz ile mesrûr olurlar. Bu üç sıfatı kendisinde toplayan zâtın bütün ahlâkı Resûl-i ekremin ahlâkıdır. Bu üç sıfat ve alâmet, riyâsız, gösterişsiz hangi zâtta görülür ve bilinirse, hemen o zâta tam bir teslimiyet ile teslim ol! Cenâze yıkayanın elindeki mevtâ gibi emrettiği yerde dur, her emrine uy. Hizmetlerini ve emirlerini kendine nîmet bil!..”

Toplam Görüntülenme: 1369

Yayın tarihi: Cuma, 30 Nisan 2010