Bu sayfayı yazdır

Osmanlı ulemâsından Behâyî Abdullah Efendi

Behâyî Abdullah Efendi, Osmanlı ulemâsındandır. Kanuni Sultan Süleyman, İkinci Selim ve Üçüncü Murad Han zamanlarında kadılık yaptı. Bayramiyye tarikati büyüklerinden Behaeddin Efendinin torunu Lütfullah Efendinin oğludur.

MEKKE-İ MÜKERREME KADISI
Behâyî Efendi, 1533 (H.940) senesinde dünyaya geldi. Genç yaşta ilim öğrenmeye başladı. Meşhur Taşköprüzade’nin yanında uzun zaman kaldı ve ondan çok istifade etti. Daha sonra ona damad oldu. Önce Bursa’da, sonra İstanbul’da çeşitli medreselerde müderrislik yaptıktan sonra İstanbul kadılığına tayin edildi. Daha sonra Anadolu Kadıaskeri oldu. Sonra da Rumeli Kadıaskerliğine terfi etti. Nihayet Mekke-i Mükerreme kadılığına getirildi ve bu vazifede iken 1588 (H. 996) senesinde vefat etti...
Behâyî Efendinin hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
“İlmi ile âmil olan âlimler, Müslümanlara analarından babalarından daha şefkatli, daha merhametlidirler. Çünkü onlar, insanın âhiretini kurtarıp, Cehennem’e girmemelerini temin ederler. Ana-baba ise, insanı ancak dünyâ ateşinden ve felâketinden koruyabilir.”
“Bir kimse, hocasının hareket ve davranışlarından istifâde edemiyorsa, sözlerinden hiç istifâde edemez.”
“Açlık nûrdur. Tokluk ateştir. Şehvet odundur. Şehvet ve tokluk bir araya gelince, ateş yanmaya başlar. Sâhibini yakıp bitirir.”
“Dünyâya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadar çabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı âhirete bırakalım.”
“Kalbinde dünyâ hırsı bulunan bir kimsenin ilmi, Abdullah ibni Abbâs hazretlerinin ilmi kadar olsa, o kimse, insanlar için zararlıdır. Çünkü onun kendisine hayrı yoktur. Başkalarına nasıl olsun?”
“Evliyâ, insanları şeytanın elinden kurtaran zâttır.”
“Bir şeye ihtiyaç duyulduğu halde, çalışıp onu temin etmemek, çoluk çocuğu perişan bırakmak, câhillik ve tembelliktir.”

“ÖYLE BİR HÂLDEYİM Kİ!..”
Behâyî Abdullah Efendinin son sözleri şunlar oldu: 
“Allahü teâlâ ve Resûlüne ve Sahabe-i kirama olan aşkım ile, onlara kavuşmak iştiyakı ile, dünyada emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münkerin tadı arasında öyle bir haldeyim ki, Allahü teâlânın bu lutfu bana kafidir. Yâ Rabbi! Sen benim Rabbimsin ve hiç şerikin yoktur.”

Toplam Görüntülenme: 1275

Yayın tarihi: Perşembe, 28 Ocak 2010