Bu sayfayı yazdır

Ben âşık bir garibim

Zünnûn-i Mısrî hazretleri, Mısır’da yetişen büyük velîlerdendir. İsmi Sevbân bin İbrâhim, künyesi Ebü’l-Feyz, lakabı Zünnûn, nisbesi el-Mısrî’dir. Güney Mısır’ın Sudan’a yakın sınır bölgesinde yaşayan Nûbe kabîlesindendir. Bu sebeple babası en-Nûbî nisbesiyle anılır. 772 (H.155) târihinde doğdu. 859 (H.245) târihinde Mısır’da vefât etti...

MÜCEVHER OLAN TAŞ!..
Zünnûn-i Mısrî hazretleri, cenâb-ı Hakk’ın âşığıydı. O’nun sevgisi ile deli divâne olurdu. Darda kalanların dostu, dehşet içinde olanların tesellisi ve hasrette kalanların arzusuydu...
Bir gün Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin yanına birisi geldi ve; “Borcum var, ödemek için hiç param yok” dedi. O da yerden bir taş alarak o zâta verdi. Borçlu onu çarşıya götürdüğünde, cebindeki taşın mücevher olduğunu gördü. Dört yüz altına sattı ve borcunu verdi. Kalan ile de rahat geçindi...
Hikâye edildiğine göre Zünnun-i Mısri (rahimehullahu teala) bir gün Mescid-i Haram’a girer. Sütunlardan birinin altında üstü başı perişan, yerde yatan hasta bir delikanlı görür. Genç, yanık bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasını Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin kendisinde dinleyelim: 

“BEN DE SENİN GİBİYİM”
“Yanına sokuldum, selâm verdim ve ‘ey delikanlı, sen kimsin?’ diye sordum. ‘Ben âşık bir garibim’ diye cevap verdi. Ne demek istediğini anlamıştım, ‘ben de senin gibiyim’ dedim. Bu sırada ağlamaya başladı, onun ağlaması beni de ağlattı. Bana ‘sen de mi ağlıyorsun’ diye sordu, ‘ben de senin gibiyim’ diye karşılık verdim. Bunun üzerine daha yüksek sesle ağlamaya başladı. Gür bir nara attı ve hemencecik orada ruhunu teslim etti.
Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yerimden ayrıldım, kefen satın alıp dönünce onu yerinde bulamadım. Şaşkınlık içinde ‘sübhanallah’ dedim. Bu sırada kulağıma bir ses geldi, şöyle diyordu: ‘Ey Zünnun! O öyle bir garibdir ki, onu dünyada şeytan aradı bulamadı. Malik aradı, bulamadı, cennette Rıdvan aradı, o da bulamadı...’ Ben ‘peki o nerededir?’ diye seslendim. Kulağıma şu cevap geldi: Samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasından derhal tevbe etmesi sayesinde Muktedir Malik’in (Cenab-ı Hakkın) yanında sadakat koltuğundadır...”

Toplam Görüntülenme: 1103

Yayın tarihi: Pazar, 06 Eylül 2009