Bu sayfayı yazdır

Şâfiî fıkıh âlimi Ebû Bekr Süyûtî

Ebû Bekr Süyûtî, Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Celâleddîn Abdürrahmân-ı Süyûtî’nin babasıdır. Asıl ismi belli olmayıp, “Ebû Bekr” künyesi ile tanınırdı. Lakabı “Kemâleddîn”, künyesi ise “Ebü’l-Menâkıb” idi. “Süyûtî” nisbeti ile meşhûr oldu. Takrîben 804 (m. 1401) senesi Zilka’de ayında Süyût beldesinde dünyâya geldi ve orada yetişti. Fıkıh, usûl, kelâm, nahiv, sarf, me’ânî, beyân, ferâiz, hesâb, mantık ve vesâik (vesîkalar) ilimlerinde derin bilgiye sâhipti.

“BENİ RESÛLULLAH GÖNDERDİ”
Bu mübarek zat, bir dersinde buyurdu ki:
Ebû Ümâme hazretleri anlatır: “Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz beni kendi kavmime gönderdi. Onları Allahü teâlâya îmân etmeye davet ediyor, İslâm dîninin esâslarını arz ediyordum. Kavmimin yanına, develerini sularken ve sütlerini sağıp içerken vardım. Beni görünce; “Hoşgeldin yâ Ebâ Ümâme! Duyduk ki, sen de Muhammed’in dînine girmişsin” dediler. Ben onlara; “Ben Allaha ve Resûlüne îmân ettim. Resûl-i ekrem beni, size İslâmiyeti anlatmak için gönderdi” dedim. Sonra onlar, orada bir çanak yemek getirip, yemeğe başladılar. Bana da; “Buyur ye” dediler. Ben de; “Yazıklar olsun size! Ben size bu yediğinizi haram kılanın yanından geldim. Ancak bu, size, Allahü teâlânın emrettiği şekilde kesildiği zaman helâldir” dedim. “Onun söylediği nedir?” diye sorduklarında, onlara, Mâide sûresi üçüncü âyet-i kerîmesini okudum ve İslâm dînini anlatmaya başladım. Onlar kabûl etmediler. Ben de onlara; “Yazıklar olsun size! Bari bana içecek az bir su verin. Çok susadım” dedim. Onlar bana su vermeyerek; “Seni susuzluktan ölüme terk edeceğiz” dediler. Başımda bulunan sarığı katlayıp, yastık yaptım. Başımın altına koyup, kızgın kumlar üzerinde yatıp uyudum. Uykumda birisi bana, cam kase içinde, insanların tatmadığı bir şerbet getirdi. Onu bana verdi. O şerbeti içtim, içer içmez de uyandım. O andan sonra ne susadım, ne de susuzluk diye bir şey hissettim.”

KUR’ÂN-I KERİM OKURKEN...
855 (m. 1541) senesi Safer ayının ikinci gecesi, akşam ezânı vaktinde Kur’ân-ı kerîm kırâat ederken vefât etti. Cenâze namazını, Kâdı’l-kudât Şerefüddîn Menâvî kıldırdı. Kabri, Karâfe kabristanında Şemsüddîn İsfehânî’nin yanındadır...

Toplam Görüntülenme: 1429

Yayın tarihi: Pazar, 01 Şubat 2009