Bu sayfayı yazdır

Bir garip çocuk ve Tâvûs bin Keysân

Tâ­vûs bin Key­sân haz­ret­le­ri, Tâ­bi­înin bü­yük­le­rin­den­dir. As­len İran­lı­dır. Duâ­sı ka­bûl olan zât­lar­dan­dı. O de­re­ce ce­sur ve kuv­vet­li kal­be sâ­hip­ti ki, öl­dü­rü­le­ce­ği­ni bil­se bi­le gay­ri­meş­rû bir işi as­lâ yap­maz ve dal­ka­vuk­lu­ğa ka­ça­cak bir sö­zü hiç kul­lan­maz­dı. Hik­met­li söz­le­ri çok­tur. Bu­yur­du ki:

“DİL, YIR­TI­CI BİR HAY­VAN­DIR!”
“Di­lim bir yır­tı­cı hay­van­dır ki, onu bı­ra­kır­sam be­ni he­men he­lâk eder.”
“Müs­lü­man­da ümid ve kor­ku ay­nı ol­ma­lı­dır. Eğer tar­tı­lır­sa eşit gel­me­li­dir.”
Haz­ret-i Tâ­vûs, Mek­hûl’e gön­der­di­ği bir na­sî­hat mek­tu­bun­da; “Se­lâ­mün aley­küm, kar­de­şim Mek­hûl, sa­kın yap­tı­ğın ibâ­det­le­rin çok­lu­ğu se­be­biy­le, ken­di­ni Al­la­hü te­âlâ­nın ya­nın­da bü­yük bir ma­kam sâ­hi­bi san­ma­ya­sın. Çün­kü, ken­di­si­ni bu zan­na kap­tı­ran­la­rın hep­si ahi­re­te eli boş git­ti­ler. Eğer, yap­tı­ğım ibâ­det­le­rin çok­lu­ğu­nu in­san­lar gör­sün, be­ni öğ­sün­ler di­ye dü­şü­nü­yor­san, in­san­lar se­ni öğer­ler ve mak­sa­dın hâ­sıl olur. Fa­kat âhi­re­te sen de eli boş dö­ner­sin” di­ye yaz­dı.
Bir hac yol­cu­lu­ğu­nu şöy­le an­la­tır: Hac­ca git­miş­tim. Ya­nım­da bir de ço­cuk var­dı. Bi­ne­cek bir hay­va­nı ve yi­ye­cek bir şe­yi ol­ma­yan bir ga­rip­ti. “Ey ço­cuk, se­nin yi­ye­ce­ğin var mı?” de­dim. Ço­cuk; “En iyi yi­ye­cek tak­vâ­dır. Ke­rîm­le­rin evi­ne gi­der­ken yi­ye­cek gö­tür­mek uy­gun de­ğil­dir” de­di. İh­ram ku­şan­dı­ğı­mız­da he­pi­miz “Leb­beyk” de­di­ği­miz hal­de, ço­cuk söy­le­mi­yor­du. “Ni­çin söy­le­mi­yor­sun” de­dim. “Red ce­vâ­bı­nı duy­ma­mak için” de­di. Bu söz üze­ri­ne çok ağ­la­dım ve de­dim ki: “Bu ço­cuk red olun­mak­tan kor­kar­sa, biz red olu­nur, ka­bûl edil­mez­sek hâ­li­miz ni­ce olur?”
Mi­na’ya kur­ban kes­mek için gel­dik. Kur­ban­la­rı­mı­zı kes­tik, fa­kat ço­cuk kes­me­di. O, “Ey be­nim Al­la­hım! Her­kes kur­ban­la­rı­nı ke­si­yor. Be­nim kur­ban ke­se­cek hiç­bir ma­lım yok. An­cak, bu kü­çük vü­cû­du­mu se­nin rı­zân için kur­ban et­mek is­ti­yo­rum, lüt­fen ka­bûl bu­yu­rur mu­sun Al­la­hım?” di­ye­rek ağ­lı­yor­du.

“SA­NA KA­VUŞ­MAK İS­TE­RİM...”
Şi­ir:
“Ca­nım kur­bân ede­rek, sa­na ka­vuş­mak is­te­rim./Bir can için söz et­me­ğe sen­den ha­yâ ede­rim./Bir de­ğil yüz ca­nı­mı sa­na fe­dâ ede­rim./Al­la­hım rı­zân için, ca­nı­mı terk ede­rim.”
Ço­cuk, Ke­li­me-i şe­hâ­det ge­ti­re­rek ca­nı­nı, câ­nâ­na tes­lim et­ti. An­ne­si hâ­di­se­yi öğ­re­nin­ce, çok üzü­lüp ağ­la­dı. Bir ses duy­du: “Ey Hâ­tun! Se­nin ço­cu­ğun, be­nim rı­zâ­ma ka­vuş­mak için ca­nı­nı fe­dâ et­mek is­te­di. Ka­bûl et­tim. Eğer is­ter­sen se­nin­ki­ni de ka­bûl ede­rim” di­yor­du..

Toplam Görüntülenme: 1299

Yayın tarihi: Pazar, 28 Aralık 2008