Bu sayfayı yazdır

Sul­tan­la­ra bi­le ­na­si­hat e­den zat

Bü­yük ve­lî Mu­ham­med bin Sem­mâk, Sul­tan­la­ra bi­le na­si­hat et­me­siy­le meş­hur­du. Bir ara Kû­fe’den Bağ­dât’a ge­lip Ha­lî­fe Hâ­rûn Re­şîd’e de na­sî­hat­ler­de bu­lun­du. Ona; “Ey mü­min­le­rin emî­ri! Se­nin Al­la­hü te­âlâ­nın hu­zû­run­da bir ye­rin var­dır. An­cak ilâ­hî hu­zur­da du­ru­şun bit­tik­ten son­ra Cen­net’e ve­ya Ce­hen­nem’e gi­de­cek­sin. Aca­ba se­nin ye­rin han­gi­si ola­cak?” bu­yur­du. Hâ­rûn Re­şîd bu söz­le­ri du­yun­ca ken­di­ni tu­ta­ma­yıp ağ­la­ma­ya baş­la­dı...

“SÖZ­LE­Rİ­NE ÇOK DİK­KAT ET!”
Söy­le­ni­len sö­ze çok dik­kat edil­me­si­ni her­ke­se söy­ler­di ve “Sen, duy­du­ğu­nu baş­ka­la­rı­na söy­le­yen­den da­ha çok, giz­ler gö­rü­nen­den kork. Çün­kü böy­le kim­se­ye, in­san­lar ya­lan ya­kış­tı­ra­maz­lar da­ha çok ina­nır­lar. Siz­den bi­ri­niz bâ­zan ken­di­si­ne iti­mâd eden bi­ri­ne bir söz söy­ler, o da onu ya­yar, bu yüz­den ül­ke­ler ha­râb olur” bu­yu­ra­rak gıy­bet edil­me­me­si­ni ve az ko­nuş­ma­yı, sır­rı­nı hiç kim­se­ye söy­le­me­me­yi tav­si­ye eder­di.
“Al­la­hü teâ­lâ dün­yâ­yı lez­zet­ler­le ve âfet­ler­le dol­dur­du. He­lâl­le­ri güç­lük­ler­le, ha­ram­la­rı da me­sû­li­yet­ler­le be­râ­ber kıl­dı.” Yi­ne; “İn­san­lar üç kı­sım­dır: Bi­rin­ci­le­ri, gü­nah­kâr­lar sı­nı­fı olup, gü­nah­la­rı­na töv­be edip bir da­ha gü­nah­la­ra dön­mek is­te­me­yen­ler­dir. Bun­lar iyi­dir. Mak­bûl­dür. İkin­ci­le­ri, gü­nah iş­ler­ler, son­ra tek­rar tek­rar gü­nah iş­ler­ler, son­ra üzü­lür­ler, son­ra yi­ne gü­nah iş­ler­ler, son­ra da ağ­lar­lar. Bun­la­rın kur­tul­ma­sı umu­lur. Fa­kat he­lâk da ola­bi­lir­ler. Üçün­cü­le­ri, gü­nah iş­ler­ler­ken piş­man ol­maz­lar, piş­man olur­lar üzül­mez­ler ve yi­ne gü­nah iş­ler­ler ağ­la­maz­lar. Bun­lar Cen­net yo­lun­dan Ce­hen­nem yo­lu­na sap­mış olan­lar­dır” bu­yur­du.

“İB­RET AL­DI­ĞIM İÇİN!..”
Mu­ham­med bin Sem­mâk şöy­le an­lat­mış­tır:
Bir gün bir mec­lis­te in­san­la­ra va­az ve na­si­hat edi­yor­dum. Bir genç aya­ğa kal­kıp ba­na “Bu­gün öy­le bir söz söy­le­din ki, böy­le bir söz işit­me­miş­tik” de­di. “Han­gi söz?” de­dim. “Âhi­ret son­suz­dur. Ora­da Cen­net­ten ve Ce­hen­nem­den baş­ka gi­de­cek yer yok­tur. Cen­ne­te gi­re­me­yip Ce­hen­ne­me atıl­ma dü­şün­ce­si, Al­la­hü te­âlâ­dan kor­kan­la­rın kalb­le­ri­ni tit­ret­ti, sö­zü­dür” de­di. Son­ra o gen­ci bir da­ha gö­re­mez ol­dum. So­rup araş­tır­dı­ğım­da öğ­ren­dim ki, has­ta­lan­mış. Zi­ya­re­ti­ne git­tim. “Ne­dir bu hâ­lin?” de­dim. “İş­te o sö­zü dü­şün­mek­ten do­la­yı böy­le ol­dum” de­di. Da­ha son­ra o gen­cin ve­fât et­ti­ği ha­be­ri­ni al­dım. Ve­fâ­tın­dan son­ra rü­yâm­da gör­düm. “Hâ­lin na­sıl­dır?” de­dim. “Al­la­hü teâ­lâ ba­na mer­ha­met et­ti ve Cen­ne­ti­ne dâ­hil et­ti” de­di. “Ne se­bep­le mer­ha­me­te ka­vuş­tun?” de­dim. “O söz­den ib­ret al­dı­ğım için” de­di..

Toplam Görüntülenme: 1303

Yayın tarihi: Cuma, 14 Kasım 2008