Bu sayfayı yazdır

Al­lahım, A­mir bin ­Tu­feyli he­lak ey­le!

Meş­hur ha­dis ve fı­kıh âli­mi İmâm-ı Bey­he­ki, si­yer âli­mi ve mu­had­dis İbn-i İs­hak’tan şöy­le nak­le­der: Amîr Oğul­la­rı­nın he­ye­ti Re­su­lul­lah (sal­lal­la­hü aley­hi ve sel­lem) Efen­di­mi­ze gel­di­ği za­man, iç­le­rin­de Amir bin Tu­feyl ile Er­bed bin Kays, Hâ­lid bin Ca­fer ve Hay­yan bin Mâ­lik de var­dı...

İN­SAN ŞEY­TAN­LA­RI!..
Bu adam­lar as­lın­da ka­vim­le­ri­nin re­is­le­ri ve şey­tan­la­rı idi­ler... Amir’in ge­li­şi hiç de iyi ni­yet­le de­ğil­di. Onun mak­sa­dı, Pey­gam­ber Efen­di­miz’e kö­tü­lük yap­mak­tı. Ni­te­kim bu ni­ye­ti­ni yol­da ge­lir­ken Er­bed’e de açık­la­mış­tı... Ve de­miş­ti ki: “Bak Er­bed, Mu­ham­med’in ya­nı­na var­dı­ğı­mız­da, ben onu la­fa tu­ta­ca­ğım, tam bu sı­ra­da sen de kı­lı­cı­nı çe­kip ken­di­si­ni hak­la­ya­cak­sın!” Er­bed de bu­nu ka­bul et­miş­ti...
Böy­le­ce Re­sû­lul­lah’ın hu­zu­ru­na gel­di­ler ve Amir de­di ki: “Ey Mu­ham­med, be­ni ken­di­ne sâ­dık bir dost edin!”
Pey­gam­ber Efen­di­miz de de­di ki: “Eğer, ger­çek­ten Al­lah’ın bir­li­ği­ne, O’ndan baş­ka hiç­bir ilah ol­ma­dı­ğı­na ina­nır­san, se­ni ken­di­me dost edi­ni­rim!”
Pey­gam­ber Efen­di­miz’in bu şe­kil­de ken­di­si­ne kar­şı şart koş­ma­sı­na si­nir­le­nen Amir bin Tu­feyl, şu teh­did­le­ri sa­vur­du:
“Ey Mu­ham­med, ma­dem be­ni ken­di­ne dost ka­bul et­me­din, ha­be­rin ol­sun ben de bu­ra­yı kır­mı­zı at­la­ra bin­miş sü­va­ri­le­rim­le dol­du­rup çiğ­ne­ti­rim!”
Bun­la­rı söy­le­ye­rek dö­nüp git­ti... Pey­gam­ber Efen­di­miz de; “Al­lah’ım, Amir bin Tu­feyl’i he­lak ey­le!” bu­yur­du...
Yol­da gi­der­ler­ken Amir, Er­bed’e de­di ki: “Ya­zık sa­na ey Er­bed, be­nim sa­na olan emir ve ten­bi­him ne­re­de kal­dı?”
Er­bed de ona şu ce­va­bı ver­di: “Ey Amir, ben se­nin em­ret­ti­ği­ni ya­pa­ca­ğım sı­ra­da, Mu­ham­med’le be­nim aram­da sen bu­lu­nu­yor­dun! Kı­lı­cı­mı vur­say­dım, sa­na vur­muş ola­cak­tım!..”

YIL­DI­RIM ÇAR­PA­RAK HE­LAK OL­DU!
On­lar, ken­di ül­ke­le­ri­ne doğ­ru gi­der­ken, yol­da Amir boy­nun­dan has­ta­lan­dı. Se­lûl Oğul­la­rın­dan bir ka­dı­nın evin­de mi­sa­fir kal­dı­lar... Der­ken Amir’in has­ta­lı­ğı ağır­laş­tı ve Al­lah ora­da onu he­lak et­ti... Son­ra di­ğer­le­ri ül­ke­le­ri­ne dön­dü­ler... Kav­mi­nin adam­la­rı Er­bed’e sor­du­lar: “Ar­ka­nız­da ne­ler, ne gi­bi ha­ber­ler var?” de­di­ler... Er­bed de;
“Val­la­hi Mu­ham­med bi­zi bir şe­ye ibâ­det et­me­ye ça­ğır­dı... Fa­kat o şey şim­di bu­ra­da ol­sa, ben onu; kı­lı­cım­la bir vu­ruş­ta kat­le­der­dim!” di­ye ko­nuş­tu...
Bun­dan bir ve­ya iki gün son­ra de­ve­si­ni sat­mak için yo­la çık­mış­tı ki, Al­la­hü teâ­lâ bir yıl­dı­rım gön­de­re­rek Er­bed’i de­ve­siy­le bir­lik­te ya­kıp he­lak ey­le­di....”

Toplam Görüntülenme: 1485

Yayın tarihi: Çarşamba, 29 Ekim 2008