Bu sayfayı yazdır

Münâ­fık­la­rın re­i­si İb­ni Ebî Se­lül

Ab­dul­lah bin Übeyy bin Se­lûl, mü­nâ­fık­la­rın rei­si idi. Ba­şın­da bu­lun­du­ğu ni­fak şe­be­ke­si­nin yap­tık­la­rın­dan do­la­yı hak­la­rın­da âyet-i ke­ri­me­ler, hat­tâ “Mü­na­fı­kûn” adın­da müs­ta­kil bir sû­re na­zil ol­muş­tu. Bu se­bep­le Re­sû­lul­lah Efen­di­miz “sal­lal­la­hü teâ­lâ aley­hi ve sel­lem” bun­la­ra kar­şı hep ted­bir­li olur­du.

“KAF­TA­NI­NI BA­NA KE­FEN ET!..”
Bir gün, Ab­dul­lah bin Ebî Se­lül has­ta­lan­dı. Re­sû­lul­lah Efen­di­miz iyâ­de­ti­ne [has­ta zi­yâ­re­ti­ne] git­ti. Ha­bî­bul­la­ha “Ben öl­dü­ğüm za­mân na­mâ­zı­mı kıl. Ba­na du­â et. Kaf­ta­nı­nı ke­fen et!” de­di ve bir müd­det son­ra da öl­dü...
Bu mü­na­fı­ğın oğ­lu olan Ab­dul­lah (ra­dı­yal­la­hü anh) son de­re­ce sa­mi­mi bir Müs­lü­man­dı. Re­sû­lul­lah Efen­di­mi­zin hu­zu­ru­na çı­ka­rak ba­ba­sı­nın va­si­ye­ti­ni bil­dir­di. Ga­rip­tir ki, ha­ya­tı bo­yun­ca İs­lâ­mi­yet aley­hin­de plân­la­rı olan bu ada­mın ke­fen­len­me­si için Re­sûl-i Ek­rem Efen­di­miz sır­tın­dan göm­le­ği­ni çı­ka­rıp Ab­dul­lah’a ver­di ve “Ce­na­ze ha­zır­la­nın­ca ba­na ha­ber ve­ri­niz, na­ma­zı­nı kı­la­yım” bu­yur­du.
Ce­na­ze ha­zır­lan­mış­tı. Pey­gam­ber Efen­di­miz na­ma­zı kıl­ma­ya kal­kar­ken Haz­ret-i Ömer (ra­dı­yal­la­hü anh), ar­ka­sın­dan ri­da­sı­na ya­pış­tı; “Yâ Re­sû­lal­lah! Al­lah si­zi mü­nâ­fık­lar üze­ri­ne na­maz kıl­mak­tan neh­yet­me­di mi?” de­di. Pey­gam­ber Efen­di­miz gü­lüm­se­ye­rek şöy­le ce­vap ver­di:
“İs­tiğ­far et­mek ve­ya et­me­mek­te ser­best bı­ra­kıl­dım. Ben de ter­ci­hi­mi yap­tım. Al­la­hü teâ­lâ, ‘On­lar adı­na is­ter af di­le, is­ter di­le­me. On­lar için yet­miş ke­re mağ­fi­ret di­le­sen yi­ne Al­lah on­la­rı ba­ğış­la­ya­cak de­ğil­dir...’ (Tev­be Sû­re­si, 80) bu­yur­muş­tur.”
Da­ha son­ra Re­sû­lul­lah Efen­di­miz, Ab­dul­lah bin Übeyy’in ce­na­ze na­ma­zı­nı kıl­dı ve kab­ri ba­şı­na ka­dar da git­ti...
Ara­dan çok za­man geç­me­den Pey­gam­ber Efen­di­mi­ze mü­nâ­fık ölü­le­ri hak­kın­da Ce­nâb-ı Hak ta­ra­fın­dan ayet-i ke­ri­me gön­de­ril­di.

BİN Kİ­Şİ İMAN ET­Tİ
Bun­dan son­ra Pey­gam­ber Efen­di­miz, hiç­bir mü­nâ­fı­ğın ce­na­ze na­ma­zı­nı kıl­ma­dı. Kab­ri­nin ba­şın­da da dur­ma­dı.
Re­su­lul­lah Efen­di­mi­zin bir mü­na­fı­ğın ce­na­ze­si­ne kar­şı bu alâ­ka­sı­nın şüp­he­siz bir­çok hik­met­le­ri var­dı. En mü­him hik­me­ti onun et­ra­fın­da top­lan­mış olan­la­rın sa­mi­mi iman et­me­le­ri­ni te­min et­mek­ti. Ni­te­kim, Ab­dul­lah bin Übeyy’in ve­fât eder­ken Pey­gam­ber Efen­di­miz­den me­det um­du­ğu­nu gö­ren bin ki­şi sa­mi­mi­yet­le Müs­lü­man ol­muş­tur. Bu­nu gö­ren Haz­ret-i Ömer de, dav­ra­nı­şın­dan piş­man­lık duy­muş, “Al­lah ve Re­sû­lü el­bet­te da­ha iyi bi­lir” de­miş­tir...

Toplam Görüntülenme: 1558

Yayın tarihi: Cuma, 24 Ekim 2008