Bu sayfayı yazdır

Bir Âhiret Sultanı Alâeddîn bin Esad

Alâeddîn bin Esad hazretleri Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1397 (H.800) senesinde Pânî-pût şehrinde vefât etti...
Alâeddîn bin Esad hazretleri, önceleri, ahâlinin en zenginlerinden ve önde gelenlerinden olup, çok sevilen ve övülen bir zât idi. Sonraları tasavvuf yoluna girip, fakirliği ve insanlardan ayrı, uzak bir yerde kendi hâlinde yaşayıp ibâdet ve tâat ile meşgûl olmayı tercih etti. “Ahî Sirâcüddîn” diye bilinen Sirâcüddîn Osman hazretlerinin talebeleri arasına girdi. Kendisi şöyle anlatır:

“ONUNLA NASIL BAŞ EDEYİM?”
“Hocam Sirâcüddîn Osman, Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâdan icâzet alıp memleketine döneceği sırada; ‘Efendim, gideceğim yerde, Alâeddîn isminde zengin birisi var. Onunla nasıl baş edeyim?’ diye arz edince, hocası; ‘Üzülme, o, senin hizmetçin olacak’ buyurmuş. Bu cevâba hayret eden ve kalbi rahatlayan hocam, hocasının bu sözlerinde mutlaka bir hikmet olduğunu düşünerek yola çıkar. Memlekete geldiğinde, benim, tasavvuf yoluna girdiğimi öğrenip çok sevinir. Ben de kendisine talebe olunca, hocasının daha önce söylediği sözün hikmeti anlaşılır...”
Alâeddîn bin Esad hazretlerinin bir dergâhı vardı. Orada talebelerine ders okuturdu. İyilik ve ihsanları o kadar çok idi ki, zamânın sultânı bu kadar ihsanda bulunamazdı... Çünkü o bir “Âhiret Sultanı” idi...

“BİZİM KEDİMİZİ GETİR!”
Bu mübareğin çok kerâmeti görüldü... Bir defâsında dergâhına bir kısım insanlar geldi. Yanlarında bir de kedileri vardı. Kedileri kayboldu. Alâeddîn bin Esad’a; “Bizim kedimizi getir” dediler. O da; “Ben sizin kedinizin nerede olduğunu bilmiyorum, nasıl bulayım?” diye hayretini bildirdi. İçlerinden birisi, alay etmek için, orada bulunan bir hayvanın boynuzunu göstererek;
“Meselâ şu boynuzdan bulabilirsin” dedi. Başka birisi de, daha edepsizce bir şey söyledi. Alâeddîn hazretleri çok üzüldü, fakat hiç cevap vermedi. O kimseler dergâhdan ayrılıp dışarı çıktıkları zaman, boynuz lâfı eden kimseye bir öküz gelerek boynuzuyla öyle vurdu ki, aklı başından gitti. Arkadaşları, bunu ölecek zannettiler. Daha edepsiz konuşan ikinci kimse ise, şiddetli bir hastalığa yakalandı ve o hastalıktan öldü...
Bunların bu hâllerine şâhit olanlar ise, büyüklere uygunsuz söz söyleyenlerin cezâlarının pek ağır ve şiddetli olacağını anladılar...

Toplam Görüntülenme: 1372

Yayın tarihi: Perşembe, 18 Eylül 2008