Müminleri, Cehennemde zincirlere bağlamazlar

Meşrebzâde Mehmed Ârif Efendi, yüzaltıncı Osmanlı şeyhülislâmıdır. 1206 (m. 1791)’de İstanbul’da doğdu. 1270 (m. 1853)’de aynı yerde vefât etti. Ehl-i sünnet itikadına dair bazı mühim mevzuları şöyle anlattı:

Kıyâmetin alâmetleri vardır. Deccâl çıkacak, Mehdî (aleyhisselam) gelecek, Îsâ (aleyhisselam) gökten inecek, Dabbet-ül-ard çıkacak, Güneş batıdan doğacak, “Allah” diyen bir kişi kalmayınca kıyâmet kopacaktır...
Kıyâmet günü, ölmüş olan insanlar diriltilir. Amelleri tartılır, müminler Sırat köprüsünden geçerler, kâfirler aşağı kayıp Cehenneme düşerler. Dünyâda yaptıklarının hesabını verirler. Hesap neticesinde mükâfat veya azap görürler. Cennete veya Cehenneme gönderilirler. Kıyâmette her şey yok edilip, tekrar yaratıldıktan sonra insanlar, ebedî olarak varlıkta kalacaklar, hiç yok olmayacaklardır. Suâl ve hesaptan sonra, müminler Cennete girince, burada sonsuz kalacaklar, Cennetten hiç çıkmayacaklar. Cehenneme girenler ise, ebedî olarak azap çekecekler, azapları hiç hafifletilmeyecektir. Allahü teâlâ, Bekâra sûresi 86. âyet-i kerîmede meâlen; “Onların azapları hafifletilmeyecek, onlara hiç yardım olunmayacaktır” buyurdu.
Kalbinde zerre kadar îmânı bulunanı, günahlarının çokluğu sebebi ile Cehenneme soksalar da, günahları kadar azâb edip, sonunda Cehennemden çıkarırlar ve onun yüzünü siyah yapmazlar. Kâfirlerin yüzleri ise, siyah yapılır. Müminleri, Cehennemde zincirlere bağlamazlar. Boyunlarına tasma takmazlar. Böylece kalplerindeki zerre îmânın hürmeti, kıymeti belli olur. Kâfirleri ise, kelepçe ve zincirlere bağlarlar...
Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün Eshâbını (radıyallahü anhüm) sevmek lâzımdır. Onlar hayırdan başka bir şeyle anılmaz. Onları sevmek, dînin ve îmânın esâsı, onlara buğzetmek ise, Allahü teâlâya isyanın, münâfıklığın icâbıdır. Resûlullah, Eshâbından (radıyallahü anhüm) on mübârek arkadaşını hayatta iken Cennetle müjdeledi. Bunlar; Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talhâ, Zübeyr, Sa’d, Saîd, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrah’dır (radıyallahü anhüm).
Resûlullahtan sonra bu ümmetin en üstünleri, halifelik sırasıyla; Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’dir (radıyallahü anhüm). Bu dört mübârek zâtın hepsine birden "Hulefâ-i Râşidin" denir. Resûlullahın Eshâbı, müminlerin anneleri olan mübârek zevceleri ve mübârek soyu, yani Ehl-i Beyt’i hakkında hayır söyleyen kimse, kendisini nifaktan, îmân bozukluğundan uzak tutmuş olur.

Toplam Görüntülenme: 518

Yayın tarihi: Çarşamba, 15 Temmuz 2020

Bunları okudunuz mu?