İbrâhim bin Mûsâ Ebnâsî

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 01 Şubat 2007

İbn-i Hacer-i Askalânî’nin hocalarından olan İbrâhim bin Mûsâ (Ebnâsî) hazretleri 1325 (H. 725) senesinde Mısır’da sâhil şeridinde bulunan Ebnâs isimli küçük bir köyde doğdu. 1400 (H.802) senesi Muharrem ayında, hacdan dönerken yolda vefât etti. Uyûn-ül-Kasb denilen yerde defnedildi.
Genç yaşında Kahire’ye gelen Ebnâsî hazretleri, burada ilim tahsîline başladı. Önce Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Ayrıca diğer bâzı mühim eserleri de ezberleyince, ilim öğrenmeye çok hevesli ve bu hususta çok gayretli olduğu anlaşıldı.

Devamını oku...

Muhammed Kudsî Bozkırî Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 31 Ocak 2007

Muhammed Kudsî Bozkırî, halk arasında “Memiş Efendi” lakabıyla tanınırdı. Bu keramet ehli zat, 1852 (H.1269) senesi Muharrem ayının on üçünde, salı günü, yetmiş bir yaşında iken Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde vefât etti. Aynı yerde defnedildi...
Muhammed Kudsî Bozkırî Efendi, uzun süre Karacahisar’da feyz saçtı. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etti. O belde insanlarının kendisine çok ilgi göstermesi, bâzı kimselerin hasedine yol açtı. Hattâ kendisini tüfekle öldürmeye kalkıştılar. Ama Allahü teâlânın izniyle, bir kerâmet olarak kendisine doğru tutulan tüfek yana çevrildi. Bu kerâmeti meşhûr olunca, Karacahisar’da duramaz oldu. O zaman Üçpınar kasabasına hicret etti...

Devamını oku...

İhlaslı vaiz İbn-i Sem’un

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 30 Ocak 2007

Büyük âlim İbn-i Sem’un hazretleri, 912 (H.300) senesinde Bağdad’da doğdu. 997 (H.387)’de orada vefat etti. Bütün ömrü insanlara vaaz ve nasihatle geçti. Hikmetli sözleriyle meşhurdur. Buyurdu ki:
“Yüce Allah’ı seviyor musun?” diye sana sorsalar, sükût et. Zîrâ eğer, hayır, dersen imanın gider. Evet, dersen, hareketlerin O’nu sevenlerin hareketlerine benzememektedir. Onun için sahtekâr olursun!”
“Allah’ın öyle kulları vardır ki, Allah’ın azametinden kalpleri parça parça olur, sonra biter; yine pârelenip tekrar biter. Ve bu hâl yaşadıkları müddetçe devam eder. Kulun, azâmet-i ilâhiye karşısındaki korku ve saygısı, ilâhî mârifetten nasîbi miktarında olur!”


Devamını oku...

Büyük fıkıh âlimi İmâm-ı Begavî

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 29 Ocak 2007

İmâm-ı Begavî hazretleri, ilim öğrenmek için bütün Maveraünnehir illerini gezdi. Fıkıh, hadis, tefsir, kıraat ve edebiyat öğrendi. Birçok âlimden ders aldı ve kendisi de çok âlim yetiştirdi. Haram ve şüphelilerden çok sakınır, talebe yetiştirmekten kalan zamanını ibadetle geçirirdi...

Devamını oku...

Kayyûm-i Cihân Muhammed Seyfullah

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 28 Ocak 2007

Kayyûm-i Cihân Muhammed Seyfullah hazretleri, 1743 (H. 1156) senesinde Hindistan’da doğdu. Bu mübarek zatın, daha çocukluğunda kerametleri görülmeye başladı. Önce babasının tedrisinde yetişti. Onun vefatından sonra ağabeyi Şah Gulam Muhammed onu yetiştirip icazet verdi. Kırk yaşında iken Kâbil’e gitti. Oradaki insanları irşad etti. Daha sonra tekrar Delhi’ye döndü.

Devamını oku...

“Muhammed bin Kutbüddîn” Behâeddîn Zekeriyyâ

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 27 Ocak 2007

Behâeddîn Zekeriyyâ, (Muhammed bin Kutbüddîn) çocuk yaşta ilim tahsiline başladı. On iki yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Bağdât’a gelip o zamânın büyük velîlerinden Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin talebelerinden oldu. Evliyâlık yolunu, insanlara anlatmak için hocası tarafından icâzet verilerek memleketi olan Mültân’a gönderildi.
Behâeddîn Zekeriyyâ, büyük velîlerden Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker ve Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî hazretleri ile aynı zamanda yaşamışlardır. Birbirlerini çok severlerdi ve birbirlerine çok bağlı idiler.

Devamını oku...

“Ebû Osman el-Yuneynî” Abdullah bin Abdülazîz

Meşhurların Son Sözleri

Cuma, 26 Ocak 2007

Abdullah bin Abdülazîz, (Ebû Osman el-Yuneynî) Şam’da zamânının âlim ve velîlerinden ilim ve feyz alarak yetişti. Zühd sâhibi, dünyâya düşkün olmayan, hep iyiliği emreden, kötülükten sakındıran, Allahü teâlâyı bir an unutmayan, kerâmetler sâhibi bir zât idi. Ba’lbek vâlisi kendisini ziyâret ettiğinde, ona adâletle davranmasını nasîhat ederdi.

Devamını oku...

0lk “Derya Beyi” Kara Mürsel Gazi

Meşhurların Son Sözleri

Perşembe, 25 Ocak 2007

Osmanlı Devletinin ikinci sultânı olarak tahta geçen Orhan Gâzi, Alâeddin Paşayı vezir tâyin etti. Devlet Merkezi Yenişehir’den Bursa’ya nakledildi. Anadolu içlerinde ve Batıda yıldırım süratiyle fetih hareketlerine girişildi. Askerî, idârî faâliyetlere ağırlık verilip, iktisâdî müesseseler kuruldu. Aşîret kuvvetlerine ilâveten “yaya” denilen piyâde sınıfı orduya dâhil edildi. Orhan Gâzi, 1327’de Bursa’da gümüş akçesini bastırdı. Tâyinlerde bulunup, Akça Koca’ya Kandıra, Kara Mürsel’e İzmit Körfeziningüneyi ve Abdurrahmân Gâzi’ye de yeni fethedilen Aydos ve Samandıra’nın idâresi verildi. Bu kumandanlar, bulundukları mevkilerde fetihlerle de vazîfeliydiler.

Devamını oku...

Mısırlı velî Ebussuud Carihi

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 24 Ocak 2007

Ebussuud Carihi, Mısır’da yaşamış olan evliyanın büyüklerindendir. Doğum tarihi bilinmiyor. Mısır’da birçok âlimden ders alarak ilim ve tasavvufta yüksek derecelere erişti. Halktan ve devlet adamlarından çok hürmet gördü. Herkes onun duasını almak ve himmetine kavuşabilmek için dergahına gelir, tamirat işleriyle uğraşırdı...
Ebussuud Carihi hazretleri, yer altına bir sığınak yapmıştı. Ramazan ayının başında oraya girer ve ibadetle meşgul olurdu. Yalnızca Kadir Gecesi bir tas su içerdi. Çok kerametleri görülmüştü. Bazen kendisini bir hal kaplar ve uzun zaman kendine gelemezdi.

Devamını oku...

“Yeter ki mübarek yüzünüzü göreyim!”

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 23 Ocak 2007

Mısır’da Tanta şehrinde yaşamış olan evliyanın büyüklerinden Seyyid Ahmed Bedevî hazretleri uzun boylu, buğday tenli idi. Her an Allahü teâlâyı düşünür, O’nun muhabbetinin ve heybetinin tesiri ile kendinden geçerdi. Kırk gün ve daha ziyâde bir şey yiyip içmez ve uyumazdı. Gözlerinin karası, bir ateş koru halindeydi. Yüzünde çiçek hastalığından kalma bir eser olarak üç nokta bulunuyordu. Biri sağ, biri de sol yanağında olup, diğeri de burnunun yukarı kısmındaydı. Küçüklüğünden beri başına şal sarar, yüzünü de iki nikapla örter, böyle gezerdi. Zaten yüzünü bu şekilde Afrika bedevîleri gibi örttüğü için kendisine “Bedevî” deniyordu.

Devamını oku...