Muhammed bin Ahmed Salihi
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 20 Şubat 2007
Muhammed bin Ahmed Salihi hazretleri, Suriye’de yaşamış olan Hanbeli mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 1134 (H.528) senesinde dünyaya geldi. Tahsil hayatına Kur’ân-ı kerimi ezberleyerek başladı. Daha sonra Şam’a gelerek, burada fıkıh âlimlerinin derslerine devam etti. Daha sonra Mısır’a gidip buradaki ulemadan da ilim öğrendi. Ayrıca nahiv ilmine çalıştı ve bu sahada da ileri gelen âlimlerden biri oldu.
Musul âlimlerinden Feth-i Musûlî
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 19 Şubat 2007
Feth-i Musûlî, evliyânın büyüklerindendir. Bişr-i Hafî’nin arkadaşıdır. Musul âlimlerindendir. İlimdeki derecesi Bişr-i Hafî ile aynı idi. Bişr-i Hafî’den yedi yıl önce 220 (m. 835) yılında vefât etmiştir. Haram ve şüphelilerden kaçması kuvvetli, nefsle mücâdelesi çok idi...
Feth-i Musûlî hazretleri, devamlı hüzün ve Allah korkusu içinde bulunurdu. Halktan devamlı kaçardı. Hattâ kendini tanımasınlar diye, tüccarmış gibi yanında bir deste anahtar taşırdı. Her gittiği yerde bunları seccadenin önüne koyardı. Bir âlim ona: “Bu anahtarlarla heybet gösterme kapısına kilit vurmuş oluyorsun” dedi.
Kadın velîlerden... Fâtıma-i Nişâbûriyye
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 18 Şubat 2007
Fâtıma-i Nişâbûriyye, evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin medh ve iltifâtlarına kavuşan mübarek bir hanımdır. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri onun hakkında şöyle buyurdu:
“Ömrümde velî bir hâtun tanıdım. O da Fâtıma-i Nişâbûriyye’dir. Kendisine herhangi bir konuda haber vermek istesem, ona açıkça belli olur ve o şeyi kendisi bana bildirirdi.”
Zünnûn-i Mısrî hazretleri de kendisini bilir ve çok hürmet ederdi. Ona birçok meselelerde haber göndererek suâl sormuş, danışmıştır.
Bir gönül sultanı Ebü’l Hasen Bağdadî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 17 Şubat 2007
Ebü’l Hasen hazretleri, Bağdad’da yaşamış olan evliyadandır. İlim ve takva sahibi bir zat idi. Evinden dışarı çok az çıkardı. Ruzbehan-ı Baklî ile sık sık görüşürdü. Bu zat kimdir derseniz, kısaca bahsedelim. (Ruzbehan-ı Baklî’nin asıl adı Ebu Muhammed Şirazi’dir. Kübreviyye meşayıhındandır. Necmüddini Kübra’nın mürşididir. Ebu Necibi Sühreverdi’nin halifesi olan Ammar Yaser’in halifesidir. 1209 tarihinde Şiraz’da vefat etti. Tefsiri arayis, Kitab-ül envar ve Şerh-ul-şathiyyat kitapları vardır.)
Endülüs’ten Kudüs’e... Ebû Abdullah el-Kureşî
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 16 Şubat 2007
Ebû Abdullah el-Kureşî hazretleri, 1150 (H.544) senesinde Endülüs’te doğdu. 1202 (H.599) senesinde Kudüs’te vefât etti. Bu mübarek zat cüzzam hastası olduğu gibi, vefâtına yakın gözleri de görmez olmuştu. Ancak, hikmet-i Hüdâ, hanımının yanına girince cüzzam hastalığından kurtulduğu gibi, gözleri de açılıyordu...
? Afiyet ve hastalık elbisesi!..
Bir gün gözleri açılmış, vücûdu cüzzam hastalığından kurtulmuş bir hâlde, gümüş gibi bembeyaz bir tenle dostlarının yanına girdi. Onlar Abdullah el-Kureşî’nin bu hâline çok şaşırdılar. Sonra; “Bu hâl ne?” diye sormaktan kendilerini alamadılar. Bunun üzerine Abdullah el-Kureşî;
-Allahü teâlâ bana önce âfiyet, sonra da, beni imtihân için, hastalık elbisesini giydirdi. Şimdi ise gördüğünüz gibi, yine âfiyet elbisesini giymiş bulunuyorum, diye îzâh etti.
“Reis-ül-kurrâ” İmâm-ı Âsım
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 15 Şubat 2007
İmâm-ı Âsım’ın yetiştiği Kûfe şehri, İslâmî ilimlerin okutulduğu ilim merkezlerinden biriydi. Burada, son sahabî Hz. Abdullah bin Ebî Evfâ’nın 705 yılında vefâtına kadar yüzlerce Eshâb-ı kirâm yaşadı. O yüksek ilim ve marifet sahibi insanların sohbetine kavuşup yetişen Tâbiînin büyük âlimlerinden biri de, Âsım bin Behdele hazretleriydi. Bu altın halkanın Kûfe’de yetiştirdiği büyük âlimlerin meşhûrlarından bazıları; Alkame bin Kays, Şüreyh bin el-Hâris, İbrâhîm en-Nehaî ve meşhûr mezheb imamımız İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’dir.
Büyük mutasavvıf Yusuf-i Hemedani
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 14 Şubat 2007
Büyük mutasavvıf Yusuf-i Hemedani hazretleri, tasavvufu Ebu Ali Fârmedi hazretlerinden öğrenip, onun sohbetinde yetişerek kemale ulaştı. Yüzlerce talebesi vardı. Abdullah-i Berki, Ahmed Yesevi ve Abdülhâlık-ı Goncdüvani gibi büyük veliler yetiştirdi... Bir taraftan doğru din bilgilerini öğretmeye çalışır, insanlarla uğraşmaktan, onları yetiştirmek için çalışmaktan hiç sıkılmazdı. Diğer taraftan, ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine deva bulmaya çalışırdı...
Karasenirli Ali Hâfız
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 13 Şubat 2007
Bayburtlu Ali Hâfız, insanlara doğru yolu göstermek için önce Amasya’nın İlyas köyüne, sonra da Karasenir köyüne yerleşti. Burada otuz sene kadar imâmlık yaptı. Bu yüzden Amasya civârında “Karasenirli Ali Hâfız” olarak tanındı. Ömrünün sonlarına doğru Şamlar türbesinin yanındaki câmide imamlık yaptı...
Ali Hâfız, gözü yaşlı bir zat idi. İnsanlara olan aşırı merhametinden dolayı çok ağlardı. Âhirette kurtulmaları için hep duâ ederdi. Sohbetlerinde Ehl-i sünnet büyüklerinden nakiller yapardı. Kur’ân-ı kerîmi çok güzel okurdu. Talebeleri ile baba-oğul gibi idi. “Evlâdım benim ile sizin aranızdaki fark, benim yaşlı, sizin genç olmanızdır” derdi.
Alâeddîn Âbizî ve Sa’deddîn-i Kaşgârî
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 12 Şubat 2007
lâeddîn Âbizî, ilk zamanlarda Afganistan’ın kuzeybatısında bulunan Herat beldesinde zâhirî ilimleri tahsîl etmekle meşgul iken, evliyânın büyüklerinden Sa’deddîn-i Kaşgârî hazretlerini tanıdı. Bu zâtın ruhlara hayat veren tesirli sohbetlerinde yetişti. Bir ara zâhirî ilimleri okumaya devâm etmekle bırakmak arasında kararsız kaldı. Bu düşünceler içinde şehirden dışarı çıkıp, Emîr Fîrûz Şah Medresesine giderek içeri girip mescidin mihrabına oturdu. İçeride kimseler yoktu. O esnâda;
“Ey Alâeddîn! Kavuştuğun zâtın sohbetine devâm eyle. Râhat ve huzura kavuş!” diye bir ses duydu. Bu sözden, zâhirî ilimlerle bu kadar meşgûl olmasının kâfî geldiğini, bundan sonra bütün gayreti ile tasavvuf yolunda ilerlemeye çalışması gerektiğini anladı.
Dürrîzâde Mustafa Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 11 Şubat 2007
Dürrîzâde Mustafa Efendi, yetmişinci Osmanlı Şeyhülislamıdır. 1702 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Dürri Mehmed Efendi de Şeyhülislam idi. Çeşitli medreselerde ilim tahsil ettikten sonra Galata Kadısı oldu. Daha sonra sırasıyla Edirne, Mekke-i Mükerreme Kadılıkları yaptı. İstanbul Kadılığı, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliklerinde bulunarak Damadzâde Feyzullah Efendi’nin yerine Şeyhülislâm olmuştur (1756). Fakat yedi buçuk ay sonra azlolunarak Damadzâde ikinci defa tayin edilmiştir...