O kullarına çok merhametlidir
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Zünnun-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :
Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor. Çok korkmuştum. Beni onun şerrinden koruması için Cenab-ı Hak'ka sığındım. Akrep nehre geldiğinde, sudan büyük bir kurbağa çıkıp akrebe doğru geldi. Akrep kurbağanın sırtına binip suyun üzerinde yüzüp gittiler.
Biz söze bakmayız, öze bakarız
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
"Kiminle konuşuyorsun?" diye sordu. Çoban;
"Bizi Yaradanla, bu yeri, göğü yaradanla," diye cevap verince, Musa a leyhisselam dedi ki:
Misâfir istiyordun. Gönderdik, kovdun
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Hâce Ali Şirgâhî, Şâh Şücâ Kirmânî'nin türbesinin yanında fakirleri davet eder, yemek verirdi. Böyle bir gün; "Yâ Rabbî! Bir misâfir gönder!" dedi. Âniden bir köpek geldi. Hâce Ali köpeği kovaladı. Köpek kaçtı. Sonra Şâh'ın kabrinden bir ses geldi:
"Misâfir istiyordun. Gönderdik, kovdun." dedi. Derhal kalktı, dışarı koştu. Köpeği aradı bulamadı. Şehrin dışına gitti. Köpeği orada bir ağacın altında yatıyor halde buldu. Yemeği onun önüne koydu. Köpek yemeğe dönüp bakmadı. Hâce Ali utandı ve istigfâra başladı. Tövbe etti. Köpek dile gelip;
"Ey Hâce Ali, şimdi iyi ettin. Misâfir çağırıp kovmak ne demektir. Dikkatli ol! Eğer Şâh Şücâ orada olmasaydı, göreceğini görmüştün, bütün haller senden alınırdı." dedi.
Sünnet Akçesi
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Sultan Abdülmecid zamanında adamcağızın birisinin büyük miktarda borcu varmış. Elini neye atsa ters gidiyor. Zeyrek civarında, evine yakın bir dergaha gitmiş. Namazdan sonra Şeyh efendi, bu yabancıyı yanına çağırmış ve halini sormuş. O da:
"Efendi hazretleri, gırtlağa kadar borç içindeyim, neye elimi atsam kuruyor. Ne olur himmet!" demiş. Şeyh efendi:
"Evladım, sabah namazını 40 gün Yenicami'de kıl. Camiye gidip gelirken de 1000 adet istiğfar oku. Göreceksin, kırkıncı gün ne sıkıntın kalacak ne bir şey..."
"Encümen-i Bîzebân"
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Bir zamanlar bir grup alim ve şair, "Encümen-i Bîzebân" (Suskunlar cemiyeti-kulübü) adıyla bir cemiyet kurmuşlardı. Üye sayısı otuz kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, çok yazmak ve çok az konuşmaktı. Molla Camî hazretleri de gençliğinde, bu cemiyete girmek istiyordu. Günün birinde cemiyetin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için cemiyete geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan ulema heyetine gönderdi.
Kaldıramayacağın bir yükün altına girme
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Adamın birisi Musa aleyhisselam'a gelerek:
- Ya Musa, ne olur dua et de hayvanların dilinden anlayayım. Bundan kendime dersler çıkarır, iyi insan olurum, dedi. Musa aleyhisselam:
- Git işine bak, bu halin senin için daha hayırlıdır, kaldıramayacağın bir
yükün altına girmeye çalışma, diye cevap verdi. Fakat adam dinlemedi ve
ısrar etti.
- Ya Musa, ne olur hiç değilse kapımdaki köpekle horozun dilinden anlayayım diyordu. Sonunda Musa aleyhisselam dua etti ve adam sevinerek evine gitti.
Mü'mine ikram, affa sebebdir
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) bir gün evinde bir yastığa dayanmış oturuyordu. İçeriye Selman-i Farisi girdi. Hazret-i Ömer (radıyallahü anhümâ) , oturması için yastığığ ona uzattı. Selman-i Farisi (radıyallahü anh):
-Resulullah Efendimiz (sallallahü ne kadar dogru söylüyor, dedi. Hazret-i Ömer:
-Ya Eba Abdurrahman ! Nedir o?
-Bir gün Resulallah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin huzuruna çıktım. O dayanmakta oldugu yastığı bana uzattı ve " Selman, evine gelen Müslüman kardeşinin altına ikram olarak bir minder uzatan müslümanı Allahü Teala mutlaka affeder" buyurdu.
Örümcek ağı
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
İmanı ona kafidir
Dini Hikayeler
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Basra'da küçük bir grubun bir cenazeyi taşıdığını gördüm. Cenazeyi uğurlayan başka kimse de yoktu. Neden cenazeye katılım olmadığını sordum. Dediler ki:
- Bu adam büyük günahkâr, asi ve ömrünü boşa harcamış biriydi. Ben de cenazenin namazını kıldım ve kabrine indirdim. Sonra bir gölgeliğe çekildim. Uyuyakalmışım.
Türkistânlı fakîh Ebû Bekr bin Mes'ûd
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 24 Eylül 2007
Ebû Bekr bin Mes’ûd Alâüddîn-i Şâşî (Kâşânî) Türkistân’da Kâşân’da tevellüd, 587 [m. 1191] senesinde Haleb’de vefât etti. Hocası Alâüddîn Muhammed bin Ahmed Semerkandî’nin, (Tuhfe-tül-fükahâ) fıkh kitâbını şerh ederek (Bedâyı-us-sanâyı’ fî-tertîb-iş-şerâyı’) adını vermiştir. Bu kitâbı 328 [m. 1910] senesinde Mısır’da basılmıştır.
Kâşânî hazretleri, burada birçok âlimden, bilhassa Alâüddîn Semerkandî’den fıkıh tahsil etti. Sonra da hocasının kızı Fatıma-i Fakihe ile evlenerek o büyük zatın damadı oldu.