Selâmet-i hâtimesi için fâtiha okuyalım
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 24 Ekim 2009
Neccarzâde Mustafâ Rıdâüddîn Efendi, Şebinkarahisârlıdır. Henüz on yedi yaşında iken, Beşiktaş’ta Sinan Pâşa Câmii yanındaki medreseye müderris oldu. Bu esnâda Üsküdâr’da Azîz Mahmûd Hüdâyî Mescidi İmamı Ya’kûb Efendinin babası olan odabaşı Fenayi Efendiden de feyz aldı. Beşiktaş Mevlevihânesi İmamı Memiş Efendiden Mesnevî okudu. Moskof gazâsına iştirâk edip, zaferden dönerken Edirne’de Arabzâde Hâcı Muhammed İlmî Efendiden de icâzet aldı. Arabzâde, Ebû Abdüllah Muhammed Semerkandînin talebesidir. Semerkandî de, Ahmed Yektest Cüryânî’nin, bu da, Urvet-ül-vüska Muhammed Mâsum-ı Müceddidî Serhendînin talebesidir...
Ey anneciğim hâlin nicedir?..
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 23 Ekim 2009
Anlatıldığına göre, kendisini ibadete vermiş Bâhiye isimli bir hanım, ölmek üzere olduğunu hissedince şöyle dua etmişti:
“Ey hayatımda ve ölümümde ihtiyacımın kaynağı ve güvencimin dayanağı olan Yüce Rabbim! Ölüm sırasında beni yardımsız bırakma; kabrimde korku ve yalnızlığa terk etme!..”
Onu yerime halîfe bıraktım
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 22 Ekim 2009
Mevlâna Hâlid hazretlerinin talebelerinden Şeyh İsmâil Enerânî vebâya yakalanmıştı. Abdullah-ı Herâtî’ye haber gönderip, hemen gelmesini istedi!..
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, on sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam’da yetişmiş büyük velîlerdendir. “Silsile-i aliyye” adı verilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi...
Bana mühlet ver ki bu malı dağıtayım!
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 20 Ekim 2009
İslam âlimlerinden Yezid er-Rakkaşi hazretleri şöyle anlatıyor: “İsrail oğullarından ahlâksız ve zorba bir adam vardı. Bir gün birinin evine zorla girdi ve adamın hanımıyla baş başa kaldı...
Bir ara, birisinin içeri girdiğini gördü. Giren şahsı hiddet ve öfke ile karşılamak üzere yerinden fırladı ve; “Sen kimsin? Seni buraya sokan kimdir?” dedi. O gelen zat şöyle dedi:
Benim iffetli bir kızım var!
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 19 Ekim 2009
Yusuf Nebhânî hazretlerinin, Câmiu Kerâmâti’l-Evliya kitabında anlatıldığına göre, Taberistan’da zalim bir vali vardı. Halkın malına ve namusuna saldırmaktan çekinmezdi. Bir gün yaşlı bir kadın ağlayarak büyük velî Ebu Saîd el-Kassâb hazretlerinin yanına geldi ve dedi ki:
Büyük velîlerden Ebû Ali Dekkak
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 18 Ekim 2009
Ebû Ali Dekkak, Nişâbûr’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. 405 (m. 1014) senesi Zilka’de ayında Nişâbûr’da vefât etti. Gayet açık ve çok güzel konuşurdu. İnsanların dünyâ ve âhiret saadetleri için yol gösterici olan sözleri çok kıymetlidir...
Yüksek huzurda dövülen âşık!..
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 17 Ekim 2009
İslâm âlimlerinden Mûsâ bin Nu’mân Merâkîşî 683 [m. 1284]’te vefât etti. (Misbâh-uz-zulâm Fil-müstegîsin bi-hayr-il-enâm) adındaki kitabında, Resulullah Efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) vesîle ederek murâdlarına kavuşanları yazmaktadır...
Endülüslü velî İbrâhim Tâzî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 17 Ekim 2009
İbrâhim Tâzî hazretleri, Endülüs’te yetişen İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. 866 (m. 1461) senesinde vefât etti... Aklının kemâlinde, hilminin (yumuşaklığının) yüksekliğinde, ilminin çokluğunda, güzel ahlâkı ile ulaştığı derecelerin üstünlüğünde, herkesle iyi geçinmekte, akran ve emsalinin hepsinden üstün idi...
Allah bana sizden daha merhametlidir
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 15 Ekim 2009
Büyük velî Mâlik bin Dînar hazretleri sekizinci asırda (hicrî ikinci asır) Basrada yaşamıştır. Hikmetli sözleri çoktur. Buyurdu ki:
“Din bakımından faydalanmadığın kimse ile dostluğu terk et. Amellerin en güzeli ihlâsla yapılan ameldir.”
“Bahar yağmurları yeryüzünü yeşillendirdiği gibi, Kur’ân-ı kerîm de kalbin yağmurudur ve onu canlandırır.”
“Üç şey gönlü öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak.”
Benim bedenim çürümeyecek!..
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 15 Ekim 2009
Demdemekî adında bir zat yanındakilere şöyle der: “Ben hocamın duasını aldım, bedenim eskimeyecek ve çürümeyecek. Beni kabre koymayın!”
Dürerü’l-Ukûd kitabında şöyle bir hadise anlatılır: Tarihçi Takiyyüddin el-Makrizî’nin anlattığına göre, kendi yaşadığı zamandan 500 yıl önce, yani hicri 336 yıllarında vefat ettiği bilinen Muhammed Demdemekî isimli velî bir şahsın cesedi, Şirvan bölgesinde (Azerbaycan) bir dağdaki mağarada sağlam ve oturur vaziyette bulunuyor imiş!