A'meş ve hanımı

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlernin arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.
Adam öfkeyle:
-Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.
A'meş'in kızı babasına:
-Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:
-Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.

Devamını oku...

Altıyüz Dirhemlik İp

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Bağdat. Dul bir kadın. Altı öksüz çocuğu ve bir de ihtiyar ana. Kadın geçimi sağlamak üzere, hafta boyu el emeği verir, göz nuru döker iplik eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışırdı.

Vakti tamam olunca bu dul kadın vefat eder, çocukların bakımı ise ihtiyar kadına kalır. Kadın pazara her hafata çıkamıyor, ip eğiriyordu. Bir zaman baktıki altıyüz dirhem kadar ip eğirmişti, pazara götürmeye karar verdi.

Devamını oku...

Ana Hakkı ve Alkama'nın Sonu

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Hazreti Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) eshabıyla oturmuş sohbet ediyordu. Bir kadın sahabe Resulullah'ın huzuruna telaşla girerek:

- Ya Resûlallah! Şu anda kocam ölüm dçşeğinde, belki biraz sonra ölmüş olacak... Yalnız yanında kelime-i şehadet getirdiğimi anladığı ve kendiside getirmeye çalıştığı halde şehadet kelimesi getiremiyor. Kocamın imansız gitmesinden korkuyorum. Bu hususta bir yardımınızı bekliyorum, dedi.

Hazreti Peygamberimiz:

- Kocan sağlığında ne gibi kötü harekette bulunurdu? diye sordu.

Devamını oku...

Kimsenin Yaptığı Yanına Kalmaz

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Abbasi halifelerinin beþincisi Harun Reþid, sarayýnýn bahçesindeki bir gül fidanýný çok beðenir. Yapraðý, kokusu, görünüþüyle dikkatini çeken gülü özel bakýma almasý için bahçývana emir verir.

Bahçývan üzerine titremeye baþlar gülün. Ne var ki, sakýnan göze çöp batar derler ya. Aynen öyle olur. Bir sabah bahçývan gelip bakar ki, gülün dalýna konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düþürmüþ. Tek yaprak býrakmamýþ gülün baþýnda... Korku içinde koþar halifeye:

- Sultaným der, üzerine titrediðimiz gülün yapraklarýný bir bülbül gagalayarak yere dökmüþ, tek yaprak býrakmamýþ gülün baþýnda... Harun Reþid, telaþ etmeden cevap verir:

- Üzülme efendi üzülme, der. Bülbülün yaptýðý yanýna kalmaz!.

Devamını oku...

ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007


Ma'rûf-ı Kerhi Hazretlerinin bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına veriyordu.
Dayısı,
- Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.

Devamını oku...

Eğer senin yanında makbul oldu ise

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Geçmiş ümmetlerde gurbete çalışmaya giden üç arkadaş, bir ara yoğun bir yağmura mâruz kalınca yol kenarındaki bir mağaraya sığınırlar. Ne var ki, karşı dağdan, düşen yıldırım sebebiyle kopup yuvarlanan bir taş gelir, içinde bulundukları mağaranın kapısına sıkışıp kalır.

İçeride bulunan üç arkadaş korkup düşünmeye başlarlar. Nasıl çıkacaklar kapanmış olan mağaradan? Biri der ki: Bu belâdan kurtulmamızın bir çâresi olabilir. O da, Rabbimizin rızâsı için yapmış olduğumuz iyilikler. Gelin bunları şefaatçı yapıp buradan kurtulmayı Rabbimizden dileyelim.

Devamını oku...

ANNENİN HİZMETE İHTİYACI VAR

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Ebû'l-Haseni'l-Harkânî  hazretleri şöyle anlatır:

İki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hizmete muhtaç bir anneleri vardı. Her gece kardeşlerden biri annenin hizmeti ile meşgul olur, diğeri Allah Teâlâ'ya ibâdet ederdi. Bir akşam, Allah Teâlâ'ya ibâdet kardeş, yaptığı ibâdetten, duyduğu hazdan dolayı kardeşine:

- Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibâdet edeyim, dedi.

Devamını oku...

Arkadaşlarımı korumak için

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Abdülazîz Debbağ hazretleri'ninbir grup talebesi bir yere gitmek için yola çıktılar. Yanlarında eşkıyâ saldırısına karşı koyacak hiç bir şey yoktu. Geceyi tenha ve korkunç bir yerde geçirdiklerinden, içlerinden iki kişi uyumadı. Bunlar yakınlarında bir arslanın dolaştığını fark ettiler. Biri diğerine;
-Kimseyi uyandırma sonra paniğe kapılabilirler, dedi.
Sabah olunca yakınlarında ölü bir tavşana rastladılar ve yollarına devam ettiler. İşlerini görüp geri dönerken konakladıkları yerde, bir kişi uyumayıp arkadaşlarını bekledi. Hocaları Abdülazîz Debbağ'ın huzuruna geldiklerinde uyumayan talebe;
-Efendim! Müsâde ederseniz biraz uyumak istiyorum. Çünkü dün gece hiç uyumadım,dedi.

Devamını oku...

MİNAREDEN OKUNAN ŞİİR

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Büyük çoğunluğu, yüksek rütbeli Osmanlı devlet adamlarından meydana gelen Hacc kafilesi, Fahr-i Âlem, Resul-i Ekrem, Sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizi ziyaret yolunda. Çölde günlerdir süren yorucu yolculuk bitmek üzere. Medine’ye yaklaştıkları bir gecede son defa mola verildi. Kafiledekiler kısa süre içinde yorgunluktan uykuya daldılar. Ancak biri var ki, günlerdir uyku görmeyen nemli gözleri ile ufuklara dalmış, iki cihan güneşi sevgili Peygamber Efendimizin hasretiyle yanmış, kavrulmuş, Yusuf Nâbî bu. O gece, Resulullah’a bu kadar yakın olmanın hazzı içerisinde yerinde duramayıp gezerken... O da ne! Devlet büyüklerinden birisi, ayağını Hücre-i Saadet istikametine doğru uzatmış uyumuyor mu?

Devamını oku...

KERAMETE İNANMAYAN ÂLİM

Dini Hikayeler

Cumartesi, 14 Nisan 2007

Kanuni Sultan Süleyman devrinde İstanbul’da Arabzade adıyla meşhur bir âlim vardı. büyük camilerde verdiği vaazlara bütün İstanbul halkı büyük rağbet gösterirdi. Arabzade, devrinin bütün ilimlerine vakıf olduğu halde, tasavvufa ve keramete inanmaz dı. Kanuni’nin başveziri Rüstem Paşa, keramete inanmayan bu Arabzade’yi Mısır Başmüderris liğine tayin ettirmek istedi. Diğer taraftan İstanbul uleması Padişaha müracaat ederek, Arabzade’nin itikadının bozuk olduğunu, Akaid kitaplarında “Evliyanın kerameti haktır” dediği halde buna inanmadığını, “Ben ömrümde büyük günah işlemedim. İyilerin keramet göstermesi icabetseydi, benim keramet göstermem lazımdı.” İddiasında bulunduğunu hatırlattılar.

Devamını oku...