Resûlullah, özür dileyen özrünü kabul ederdi

Behrâm bin Abdullah Demîrî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 34 (m. 1334)’de doğdu. 805 (m. 1402)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hediye kabul eder ve verene hediye ile mukabele buyururlardı. Dâima başkalarına yardım ederdi. Fakirlerin davetini de kabul eder, onları teşrîf ederlerdi. Medîne-i Münevvere'nin en uzak yerlerinde bulunan hastaları ziyâret ederdi. İhtiyâç sahibi ve âciz kimseler olabileceği ihtimâli üzerine, namazları fazla uzatmazdı. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabul ederdi. Kendisini ziyârete gelenlere pekçok ikramda bulunurdu. Eshâbından ve Ehl-i beytinden herkese terbiye ile “buyurun” diyerek cevap verirdi. Yanında bulunanlara aynı sevgiyi gösterirlerdi.
Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Resûlullaha on sene hizmet ettim. Bana, yaptığım bir şeyden dolayı, bunu niçin böyle yaptın veya yapmadığım bir şey için de, bunu niçin yapmadın” buyurmadı.
Resûlullah efendimiz çok şefkatli idi. Dâima iyiliği emreder ve iyilik sahiblerine yakın dururdu. Kötülüğe, kötülük ile muamele etmezdi. Kötülük sahibine müsamaha gösterirler, onu affederlerdi, iyilikten gücünün yettiğini yapardı. İbn-i Mes’ûd (radıyallahü anh) buyurdu ki:
“Resulullah efendimiz ümmetine meşakkat olacak ve güç gelecek şeyleri emir buyurmamış, onlara dâima kolay şeyleri emretmiştir.”
Dostu da, düşmanı da, O’nun adâletine, ilmine ve yüksek bir ahlâka sahip olduğuna şehâdet etmektedir. Resûlullahın susması çok olup, vakar sahibi idi. Az konuşurdu. Güzel olmayan sözlerden yüz çevirirdi. Meclisi, hidâyet, ilim, hilim ve hayır meclisi idi. O’nun bulunduğu mecliste, gürültü olmaz, her kafadan bir ses çıkmazdı. Adâlet ve edep yolunda asla taviz vermezdi.
Resûlullahın zühdü, kanâati ve ibâdeti: Resûlullahın zühdü pekçok idi. Bu hususta en yüksek mertebede bulunuyordu. Dünyânın parlaklığına ve yaldızına ehemmiyet vermezdi. O, her zaman tâat üzere idi. Kanaatkâr idi. İşlerinde pek temiz ve nezîh idi. İşlerinde ve hâllerinde, kifâyet miktarını tercih buyururdu. Yiyecek ve giyeceklerinde zaruret miktarı ile yetinirdi. Kalın giyeceklerden giyerlerdi. Fazla yemezdi. Eve gelince yemek istemezdi. Onlara açlığını, susuzluğunu belli etmezdi. Eğer yemek getirirlerse yerdi. Su verirlerse içerdi...

Toplam Görüntülenme: 720

Yayın tarihi: Çarşamba, 08 Ağustos 2018

Bunları okudunuz mu?