Tövbe makamlarının sonu yoktur
Hüseyn bin Muiz Belhî hazretleri Hindistan evliyâsının büyüklerindendir. Delhi’de doğdu. Sekizinci asrın ortalarında vefât etti. Talebelerine yazdığı mektupları toplandı. “Mektûbât” adı verildi. Bu eserdeki mektuplardan biri aşağıdadır:
Kâdı Emced’in oğluna nasihatlerini bildirir:
“Size nasihatim şudur ki; dâima nefsinize karşı olun, her zaman gayretinizi, hevâ ve heveslerinize muhalif yapın. Ameli ganîmet bilin. Bu amel, yapılacak iş, dâima kalbinizi kontroldür. Kalbinizde O varsa, O’nun zikri duruyorsa, onu İslâm bilin, gaflet varsa küfür sayın. Azalarınızı, bedeninizi küçük ve büyük günahlardan temiz tutun. Gece-gündüz tövbenizi ve imânınızı yenileyin. Kalbinizi iyi yoklayın.
Bu fakirden almış olduğunuz vazîfelere devam edin. Her işin başı tövbedir. Tövbe makamlarının sonu yoktur. Makamlar için tövbe, bina için toprak gibidir. Toprağı olmayanın binası da yoktur. Bizim ve sizin için en önemli şey, gözünü, kulağını, elini, dilini, günahlardan ve Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uygun olmayan şeylerden temiz tutmamız, gece-gündüz; 'Bugün dilim temiz kaldı mı?' düşünce ve araştırmasında olmamızdır. Bunun gibi azalarımızdan hangisi temiz kaldı, hangisi kirlendi diye incelememiz, kirlenenler için tövbeyi ve imânı yenilememiz lâzımdır. Bu dertle, bu üzüntü ile meşgul olursanız, bütün cihanın ibâdeti sizin isminize yazılır.
Bu zamanda kime; temiz ve helâl yemek, azalarını günahlardan temiz tutmak nimeti verilmişse, o, zamanımızın Cüneyd’idir. Eğer insaf edilirse, sözün özü budur. İşin esâsı da budur. Diğerleri akarsu üzerindeki yazı gibidir. Bu mana ve devlet ele geçerse, yahut arada bir elverirse, o zaman şükür vâcib olur. Elvermediği zamanlarda da tövbe lâzım olur.
Bugün İslâm sıratında, köprüsünde yürüyen, yarın hakîkî sırattan da selâmetle geçer. Dînin emir ve yasaklarında ayağı kayanın, şüphesiz orada da ayağı kayar. Elden geldiği kadar adımı, dînimizin dâiresi içinde bulundurup, sağlam durmalı, dışarı çıkmamalıdır. Böylece sûret ve mananın saadetini tatmalıdır. Koskoca ömür fısk ve fücurla geçti. Bir ömürde, Allahü teâlânın beğeneceği on rekat namaz müyesser olmadı. Hakîkaten oruç denilebilecek bir gün oruç ele geçmedi. Bizim hâlimiz, sabahleyin Müslüman kalkmak, bütün günü günahlarla geçirmek ve yatarken tekrar Müslüman olmaktır...”
Toplam Görüntülenme: 940
Yayın tarihi: Pazartesi, 16 Nisan 2018
Bunları okudunuz mu?
- Akıl, iyiyi kötüden ayıran bir kuvvettir
- Dertlinin hâlinden dertli anlar
- Sağlık ve boş vakit iki kıymetli nimettir
- Hayâ ve imân birbirine bağlıdır
- Son hak din, Muhammed aleyhisselamın dinidir
- Kendisine, âlimlerin talebe olduğu zat
- Tehlikenin başı haram yemektir
- Kalbine ve mîdesine dikkat eden kurtulur
- Borcumu ödemek nasip eyle yâ Rabbî
- Komşunuzun bir şeye ihtiyacı varsa verin