Resûlullahın vârisi ve vekilleri

Necmeddîn Hubûşânî hazretleri hadîs, tasavvuf ve kelâm âlimidir. 510 (m. 1116)’da Nişâbûr yakınlarında doğdu. 587 (m. 1191)’de Kâhire’de vefât etti. Selâhaddîn-i Eyyûbî, Hubûşânî’yi çok sever, izzet ve ikramda kusur etmezdi. Hubûşânî de, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin zafer kazanması için duâ ederdi. Allah için muhabbet hakkında buyurdu ki:

Hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır “Allahü teâlâ kıyâmet gününde; (Benim için sevişenler nerede? Onları Arş'ımın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde [Arş'ımın gölgesinde] gölgelendireceğim) buyurur."
Ömer (radıyallahü anh) şöyle buyurdu: Resûlullahtan duydum. Buyurdular ki: “Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Peygamber ve şehîd değildirler. Fakat, onlara kıyâmet gününde Allahü teâlâ katındaki mertebelerinden dolayı, peygamberler ve şehîdler (bile) imrenirler.” Eshâb-ı Kirâm; “Yâ Resûlallah! Onların kimler olduklarını ve ne amel işlediklerini bize bildir, umulur ki onları severiz” dediler. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz; “Onlar, aralarında herhangi bir akrabalık ve mal alışverişi olmadan, birbirini seven bir topluluktur. Vallahi onların yüzleri nûrdur. Onlar nûrdan minberler üzerindedirler. İnsanlar mahzûn (üzgün) olduğu zaman, onlar mahzûn değildirler.”
Asıl olarak kalben bağlılık, Resûlullah efendimize yapılır. Ancak Allahü teâlânın veli kullarına bağlanmanın caiz olduğunda da şüphe yoktur. Çünkü onlar, Resûlullah efendimizin vârisleri, vekilleridirler. Biz, Resûlullahın vârisi ve vekîlleri olan bu mübârek zâtları sevmekle de emrolunduk. Aynı zamanda, Resûlullaha salât-ü selâm okurken, peşinden bu büyük zâtlara da salât-ü selâm okumak caiz olduğu gibi, onlara kalben bağlılık da caizdir. Nitekim Yûnus sûresi 108. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Ey Sevgili Peygamberim! Onlara de ki: Benim yolum budur. Sizi gafletten uyandırarak, Allahü teâlâya çağırıyorum. Ben ve benim izimde bulunanlar çağırıcıyız” buyurulmuştur.
Bağlı olunan pîre, hem zâhiren ve hem de bâtınen itirâz etmek, feyiz kapısını kapatır. Bu sebeple tasavvuf büyükleri, talebenin riâyet edeceği edepleri anlatırken; onun bağlı olduğu zâtın önünde, yıkayıcının elindeki meyyit (ölü) gibi olması lâzım geldiğini söylemişlerdir. Çünkü yıkayıcı, münâsip gördüğü şekilde onu yıkar. Mürşid-i kâmil de talebesini dilediği şekilde terbiye eder.

Toplam Görüntülenme: 773

Yayın tarihi: Perşembe, 28 Aralık 2017

Bunları okudunuz mu?