Resûlullah'ın gözleri uyur kalbi uyumazdı

Ahmed Muhtar Efendi yüzonikinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır. "Turşucuzâde" diye bilinir. 1238 (m. 1822)’de İstanbul’da doğdu. 1292 (m. 1875)’de İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Resûlullah efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek yüzü ve bütün azâ-i şerîfesi ve mübârek sesi, bütün insanların yüzlerinden ve azâsından ve seslerinden güzel idi. Mübârek yüzü, bir miktar yuvarlak idi. Neşeli olduğu zamanda, mübârek yüzü ay gibi nurlanırdı. Sevindiği, mübârek alnından belli olurdu. Resûlullah efendimiz, gündüz nasıl görürse, gece dahî öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları dahî görürdü. Bunu ispat eden yüzlerce hâdise, kitaplarda yazılıdır. Gözde görmek halk eden Allahü teâlâ, diğer uzuvda dahî halk etmeye kâdirdir. Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Yeryüzüne nazarı, semâya bakmasından ziyâde idi.
Resûlullah efendimizin gözleri uyur, fakat kalbi uyumazdı. Uyurken horlamazlardı. Rüyâlarında hoşa gitmeyen bir şey gördükleri zaman “Hüvallahü lâ şerike lehû” buyururlardı. Yatağına yatacağı zaman; “Rabbi kınî azâbeke yevme teb’asü ibâdeke” uyandıkları zaman; “Elhamdülillahillezî ehyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhinnüşûr” buyururlardı.
Resûlullah efendimiz zekât kabul etmezdi. Fakat hediye kabul eder, ondan yerdi. Hediyeye karşılık hediye verirdi. En tatlı ve lezzetli şeyi yiyeyim diye düşünmezdi. Bazen açlıktan mübârek karnına taş bağlardı. Hâlbuki, kendisine yeryüzünün hazîneleri verildiği hâlde kabul etmemiş, âhireti tercih etmişti. Ekmekle sirke yerdi. “Sirke ne iyi katıktır” buyurdu. Ne bulursa onu yerdi. Sofraya geleni reddetmezdi. Getirilmeyeni istemezdi. En sevdiği, serin şerbetti. Yaslanarak yemezdi. Yapılan davete giderdi. Köle, hür, herkesin davetini kabul ederdi. “Zeytinyağı yiyiniz. Çünkü o mübârek bir ağaçtandır” buyurmuştur. Oturarak içerdi. Üç solukta içer, nefeslerini kabın içine vermezdi. Su dağıtırken, sağında bulunanlardan başlardı.
Resûlullah efendimiz güzel kokuları severdi. Tiksindirici kokulardan hoşlanmazdı. Yürürken, nalınlarını giyerken, yıkanırken, hülâsa bütün işlerini sağdan yapardı. Aynaya bakarlardı. Ayna, tarak, makas, misvak, iğne ve ipliği yolculuk sırasında yanından ayırmazlardı...

Toplam Görüntülenme: 1003

Yayın tarihi: Cumartesi, 06 Mayıs 2017

Bunları okudunuz mu?