Öğrenilmesi lâzım olan bilgiler

Seyyid Nûrî Efendi İstanbul’da yetişen evliyâdandır. Dedesi Nakşibendî büyüklerinden Seyyid İbrâhim Necâti Efendi’dir. Üsküdar’da doğdu. 1272 (m. 1855)’de vefât etti. Seyyid Nûri Efendi, “Salât-ı kâmile” ismindeki eseri de çok güzel bir şekilde şerh etti. Tamamladığı şerhin bir bölümünde buyurdu ki:

Müslümanların bilmesi, öğrenmesi lâzım olan bilgilere (Ulûm-i İslâmiyye), Müslümanlık bilgileri denir. Bu bilgilerin kimisini öğrenmek farzdır. Kimisini öğrenmek sünnet, bir kısmını öğrenmek de mübahtır. İslâm bilgileri, başlıca iki büyük kısma ayrılır: Birincisi (Ulûm-i nakliyye)dir. Bunlara (Din bilgileri) de denir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu bilgileri, (Edille-i şer’iyye) denilen dört kaynaktan meydana çıkarmıştır. Din bilgileri de ikiye ayrılır: Zâhirî ilmler ve bâtınî ilmler. Birincilere (Fıkıh bilgileri) veyâ (Ahkâm-ı islâmiyye), ikincilere (Tasavvuf bilgileri) veyâ (Marifet) denir. Ahkâm-ı İslâmiyye, mürşidlerden ve fıkıh kitaplarından öğrenilir. Marifet, kalplere, mürşidlerin kalblerinden akar, gelir.
Tefsîr ve fıkıh ilmi, en üstün ilimlerdir. Bunlardan sonra tasavvuf ilmi gelir. Tasavvuf, nefsi ve kalbi temizlemek demekir. Cenâb-ı Hakkı, bütün hakîkatiyle bilmek kabil değildir. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Cenâb-ı Hakkın nimetlerini tefekkür ediniz. Zât-ı ilâhiyyeyi tefekkür etmeyiniz. Çünkü zât-ı ilâhiyyenin kadrini takdîr edemezsiniz” buyurmuştur. Fakat burada şuna dikkat etmelidir ki, tasavvuf yoluna girmeden önce, zaruri din bilgilerini iyice öğrenip, bunlarla amel etmek lazımdır. Zarûrî bilgilerden birincisine (Kelâm ilmi), ikincisine (Fıkıh ilmi) denir.
Her şeyden önce, itikâdı düzeltmek lâzımdır. Peygamberimizin Allahü teâlâdan getirdiği bilgilerden zarûret ve tevâtür yolu ile bizlere gelmiş olanları öğrenip inanmalıyız! Böylece, haşra [yani hesap yerinde toplanmaya] ve neşre [yani hesaptan sonra, Cennete veya Cehenneme dağılmaya] ve sonsuz azaplara ve sevaplara ve bunlar gibi bilgilerin doğru olduklarına ve hiç şüphe olmadığına inanmak lâzımdır. Bunlara itikâd olmazsa, kıyâmette kurtuluş olamaz.
İtikâdı düzeltdikten sonra, fıkıh bilgilerini öğrenmeli ve yapmalıdır. Böylece, farzları, vâcibleri, hattâ sünnetleri ve müstehabları yapmak ve helâli ve harâmı gözetmek ve ahkâm-ı islâmiyye hudûdunun dışına taşmamak lâzımdır.

Toplam Görüntülenme: 1027

Yayın tarihi: Pazartesi, 13 Şubat 2017

Bunları okudunuz mu?