FATİH DEVRİNDE MÜSLÜMANLARIN AHLAKI

Osmanlı askerleri, İstanbul’un fethinden sonra bir hapishanede asil tavırlı iki yaşlı Bizanslı gördüler. Bunlar son Bizans imparatorunun haksız uygulamalarına karşı çıktıkları için hapse atılmış iki devlet adamı idi. Bu mahkûmları Fatih’in huzuruna getirdiler. Fatih onları özgürlüklerine kavuşturup, iltifatlar etti. Ayrıca Osmanlı ülkesini gezmelerini ve gördüklerini gelip kendisine rapor etmelerini istedi.Bizanslılar önce Bursa’ya gittiler. Çarşı pazarı dolaşıp halkın birbirlerine ve yabancılara karşı davranışını gözlemlediler. Baktılar ki, her tarafta saygı, sevgi, hoşgörü. Ezan okunduğu zaman dükkanları kapatmaya bile gerek görmeden halk camiye gidiyor. Hırsızlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, kimsenin hatırına bile gelmiyor. Hayret içinde kaldılar.

Oradan adalet mekanizmasının işleyişini görmek için mahkemeye gittiler. O gün mahkemede şöyle bir dava görülüyordu: “Adamın biri bir at satın almıştı. Eve geldiğinde yem yemediğini gördü. Eski sahibine iade etmek istediğinde satıcı, satmadan önce atın yediğini söyleyerek geri almamıştı. Alıcı mahkemeye gitti, ama kadıyı yerinde bulamadı. Mübaşire sorduğunda kadı’nın annesinin öldüğünü, bu yüzden bugün mahkemeye gelmeyeceğini öğrendi. Çaresiz evine döndü. O gece hayvanı öldü. Ertesi gün kadıya tekrar gidip durumu anlattığında, kadı dün neden gelmediğini sordu. Adam geldiğini ancak kendisini bulamadığını söyledi. Kadı bunun üzerine, ‘demek ki bu zarara ben sebep oldum’ dedi ve beygirin parasını cebinden ödedi.”Bizanslılar şaşkınlıkla olayı izlediler. Sonra da Bursa’dan Kütahya’ya gittiler. Kütahya halkının da Bursa halkı gibi ahlâki olgunluğa sahip olduğunu gördüler. Kütahya’da da mahkemeye gidip, bir davayı izlediler: “Adamın biri bir tarla satın almıştı. Tarlasını sürerken sabanının ucuna sert bir şey takıldı. Baktı ki bir küp altın. Pazarlığa dahil olmadığı için helal olmayacağı düşüncesiyle hemen tarlayı aldığı adama gidip altınları iade etmek istedi. Adam, altınların tarlanın yeni sahibinin kısmeti olduğunu söyleyerek kabul etmedi. Olay mahkemeye intikal etti. Kadı altınları önce bulana, sonra tarlanın eski sahibine teklif etti. İkisi de kabul etmeyince birinin kızı ile ötekinin oğlunu evlendirdi ve düğün hediyesi olarak da altınları onlara verdi.”Bizanslılar bu durum karşısında bir kez daha hayretler içinde kaldılar. Oradan Konya’ya gittiler. Çarşı pazarda dolaşıp, burada da insanların birbirlerine davranışlarındaki güzel ahlâkı görüp hayran oldular. Konya’da da bir mahkemeye gittiler ve şöyle bir dava ile karşılaştılar: “Konyalı bir tüccar, İtalyan bir tüccara iki balya pamuk ipliği sipariş vermişti. O da maları gemiye teslim etmişti. Fakat gemi yolda fırtınaya yakalanıp battı. İplik sahibi parasını istedi. Konyalı malın eline geçmediğini söyleyerek parayı ödemedi. Bunun üzerine İtalyan Konya’ya gelip adamı mahkemeye verdi. Kadı, İtalyanın, malları Konyalıya teslim edilmek üzere gemiye yüklediğini, dolayısıyla malların Konyalının malı olduğunu, batarken de Konyalının malı olarak battığını söyledi ve parayı Konyalıdan tahsil etti.”Kararı dinleyen Bizanslılar hayret içinde heyecanlanarak İtalyanla birlikte tezahürat gösterdiler. Kadı onları sakinleştirdiyse de İtalyanı sakinleştirmeye muvaffak olamadı. Bunun üzerine kadı iplik sahibine, “sizin ülkenizde böyle bir dava için nasıl hüküm verilirdi?” diye sordu. O da, “hiçbir yabancı için böyle bir hüküm verilirmez?” dedi. Bunun üzerine kadı: “Eğer ülkenizde güneş doğar, yağmur yağar ve ot, sebze biterse siz çocuklarınıza ve hayvanlarınıza dua edin. Allah onların hürmetine sizi açlıktan öldürmüyor.” dedi ve adaletin her insanın hakkı olduğunu ilave etti.

Toplam Görüntülenme: 4938

Yayın tarihi: Pazartesi, 12 Aralık 2005

Bunları okudunuz mu?